Pazar, Şubat 19, 2012

Aylak Adam - Yusuf Atılgan


  • Ne yamansınız;dökme kalıplarınızla.Bir şeyi ona uydurmadan rahat edemezsiniz.
  • Yoksa her şey ben olmadığım zaman,benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?
  • Ama çıkmazsınız burdan.Çekinirsiniz.Ya soğuktan,ya sıcaktan,ya da sokağın önüne sehpayı kurduğunuz zaman insanların alayından korkarsınız.Oysa bir başlasanız alışacak hepsi;bir gün yaptığınız resme merakla bakan bir haylaz oğlandan başka kimse görmeyecek sizi.Çekinmeyin...
  • Doğru,hep başkayız.Ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor.Her şey bizim çevremizde dönüyor...
  • En az umutlanmaları gereken zamanlar en çok umarlardı.
  • Belki onları toplum içinde yaşatan hastalık bilinciydi.
  • Kadınların neden evlendiklerini anlıyorum;yalnız kalabilmek için.
  • Yoksa dünyada olmayanı mı arıyordu?
  • "İş avutur." derdi babası.O böyle avuntu istemiyordu.Bir örnek yazılar yazmak,bir örnek dersler vermek,bir örnek çekiç sallamaktı onların iş dedikleri.Kornasını ötekilerden başka öttüren bir şoför,çekicini başka ahenkle sallayan demirci bile öteki gün kendini tekrarlıyordu.Yaşamalarının amacı alışkanlıktı,rahatlıktı.
  • Ama biliyordu:Yetinemeyecekti.Başka şeyler gerekti.Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi.
  • "Karıncalar bilmeden sever."
  • "Bir büyük şehrin gürültüsünde insan,kimseye sezdirmeden istediği zaman yellenebilir.O yellenemezdi." diye başlıyordu.Bu cümlede adamın bütün hayatının gizli olduğunu kim fark edecekti? Ya ikincisi,sık sık burnunu çeken kadının hikâyesi! Sonra yarıda kalan hikâye! Tiklerden bahsetmişti.Boynunu kütleten bir adam vardı.İyi ki bitmemişti.Onlar "Sonunda beni sürüklediği büyük felakete rağmen onun kollarına atıldığım gecenin tadını unutamıyorum," diye başlayan hikâyeler isterlerdi.
  • Bence insanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır.
  • Bir kadın çocuğu dövdü.Dayak yiye yiye bu şehirde yaşamayı öğrenecekti.Hep tetikte olacaktı.Yasaktı dalgınlık.Daldı mı,büyük şehir insanı kornalar,çanlar,küfürler,gıcırtılar,çarpmalarla kendine geliyordu.Güler'e baktı.Onlar da mı dalmışlardı? Yoksa şehir onları da mı kendilerine getirecekti?
  • Yürüdü.İşte onu çağırıyorlardı.Aralarında olsun,taşıtlara binsin,ilaç içsin,işesin,yemek yesin istiyorlardı.Elindeki gazeteyi yanlarından geçtiği direğe bağlı bir çöp kutusuna attı.Ama bu çağrı süreksizdi.Onu bir bildiler mi gitsindi,yaşamasındı.
  • Alışmaktan korkuyordu.Böyle giderse bu masa sevgilerinin kutsal yeri olacaktı.Bir yerleri olması kötüydü.Sonra insan kendinin değil,o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.
  • _Neden bu kadar kötümsersin?
    _Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun?En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda,bir mutfak,iki çocuk düşü ile başlıyor.Sonra?Haydi bayanlar,baylar! Siz de gelin,siz de görün.Üç perdelik dram.Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak.Bugünlük bu kadar baylar.İyi geceler.Yarın gene bekleriz.
  • "İnsan geçmiş bir olayı kafasından attığını sanıyor.Değil.Tortuya benzer bir kalıntı var."
  • Çekinme,dedi,sen görmediğin zaman başkaları da seni görmez.
  • Yoksa salt güvenmediğimiz için mi böyleyiz?
  • İnsanlar girdikleri bir yerden bir iz bırakmadan çıkamazlardı.
  • Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken,bir sigara küllüğü yoktu.Kadınlar da böyleydi.Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama,yalnız bir teki yoktu.
  • "Bir bakıma haklı.Hepimiz korkağız.Korktuğumuz için severiz;korktuğumuz için yaşasız;korku yüzünden öldürürüz.En kötüsü kısa sıkıntılardan korkarız.
  • İnsan,günlerin biteviye geçişinden yakınmadıkça mutlu sayılırdı.
  • "Sevişen iki insanda bile bir anda aynı duygular olmuyor.Önemli bu,unutmamalı.İki kişilik toplumlarda önemli sorunlar! Bir deneme başlığı olabilir.Biri çıkıp yazsa...Ben? Yapamam;yaşamak varken."
  • İnsan kendininkine uygun olmayanı bağışlamaz.Biz,hoşgörüsü olmadığını bile bile,başkalarında kendininkinden ayrıyı bağışlamaya çalışana hoşgörülü diyoruz.
  • Sevilende bizimle ortak duygular vardır sanırız.
  • İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim.Olmak istedikleri,olamadıkları "kişi"yi anlatırlar.
  • Londralı kasapla İstanbullu kasap dünyaya aynı gözlerle bakarlar.
  • Ona "ötekiler yok;ikimiz varız" diye bağırdığımda bile ötekiler gibiydim.
  • İnsanlar haksızken daha çok bağırırlar.
  • İki insan ayrıldıkları zaman birbirlerinde bir şeyler bırakıyorlardı.
  • Huzurunu yaşadığı günde bulamayan insana kurtuluş yoktu.

2 yorum:

  1. Okuduğum kitaplardan alıntı yaptıktan sonra; gelip buraya bakıyorum acaba atladığım güzel bir şey olmuş mu diye...

    Her zaman oluyor :)

    Bu blogunu da seviyorum o yüzden :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eminim benim atladıklarım da oluyordur sende bulunan...

      Ah, bak utandırdın şimdi beni :D
      Teşekkür ederim.

      Sil