Pazar, Şubat 19, 2012

Bin Muhteşem Güneş-Khaled Hosseini




  • "Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi,bir erkeğin suçlayan parmağı da daima bir kadını gösterir."
  • Ama Meryem,Tanrı'nın sözleriyle avunacak halde değildi.O gün değil.O sırada değil.
  • Meryem bu kadar çok kadının nasıl olup da aynı bahtsızlığa düştüğünü,hepsinin de nasıl böylesine berbat erkeklerle evlenebildiğini merak etti.Yoksa bu,evli kadınlara özgü,kendisinin bilmediği bir oyun,pirinç ıslamak ya da hamur yoğurmak gibi,gündelik bir ritüel miydi?
  • Aklına Nana'nın bir keresinde söylediği şey geldi;her bir kar tanesinin,dünyanın bir yerinde haksızlığa uğrayan bir kadının ağzından dökülen bir ah olduğunu.Bütün bu iç geçirmeler gökyüzüne yükseliyor,bulutlar halinde toplanıyor,sonra minicik parçalara bölünüp sessizce aşağıya,insanların üstüne yağıyordu.
    Bizim gibi kadınların neler çektiğinin göstergesi,demişti.Başımıza gelen her şeye nasıl sessizce katlandığımızın.
  • Raşit'in onunla bu şekilde konuşmasına katlanmak kolay değildi;küçümseyen,hor gören,alay eden tavrına,hakaretlerine,yalnızca bir ev kedisiymiş gibi kızın yanından geçip gitmelerine.Ama dört yıllık evliliğin ardından,Meryem korkan bir kadının neleri sineye çekebileceğini çok iyi görüyordu.Ve kendisi korkuyordu.
  • Çünkü bir toplumun,kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı yoktur,Leyla.Hiç yoktur.
  • Bütün sevgilerini, zaten sahip oldukları çocuklara verip tüketen ana-babaların,yeni çocuk yapmalarına izin verilmemeliydi.
  • Oysa karşısına çıkan tek şey boşluktu.Ve Leyla.Ki,Leyla'nın inancına göre,bu ikisi Anne için aynı şeydi zaten.
  • Ama Leyla kendi geleceğinin,ağabeylerinin geçmişiyle boy ölçüşemeyeceğini biliyordu.Yaşarken kızı gölgede bırakmışlardı.Ölümleriyle de yeryüzünden tamamen silmişlerdi.
  • Leyla,Anne'nin bir keresinde Babi'ye,"İnançları,davası olmayan bir erkekle evlenmişim," dediğini duymuştu.Anne anlamıyordu.Bir aynaya baksa,karşısındaki erkeğin asla sarsılmayan inancını,en vazgeçilmez davasını göreceğini anlayamıyordu.
  • "Sibirya'da sümkürsen,yeşil bir buz parçası olarak düşeceğini biliyor muydun?"
  • Canını kurtarmış olmanın bedeliyse,kimin kurtaramadığını merak etmenin ıstırabıydı.
  • Orada,geleceğin hiçbir önemi yoktu.Geçmişse yalnızca tek bir dersi içeriyordu: Sevgi,insana zarar veren bir hatadır;işbirlikçisi,yani umutsa tehlikeli bir yanılsama.
  • Her ne kadar güzel anlar sunmuş olsa da,yaşamın ona çoğunlukla zalim davrandığını biliyordu.Ama son yirmi adımı yürürken,keşke biraz daha uzasaydı, diye düşünmekten kendini alamadı.
  • Belki de yüreksizlerin asıl cezası budur:gerçeği,iş işten geçtikten sonra,artık yapılabilecek hiçbir şey kalmadığında görmek,anlamak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder