Perşembe, Eylül 19, 2013

Ruhun Yalnızlığı ~ Eugenio Borgna

Çeviren: Meryem Mine Çilingirlioğlu
Özgün Adı: La solitudine dell'anima
Kapak Tasarmı: Nahide Dikel- Elif Rifat
Yayın Yılı: 1.Baskı / Şubat 2013
Yayınevi: YKY
Eguenio Borgna bir psikiyatri başhekimiymiş. Bir sürü de tuhaf kitabı varmış delilikle, umutla, umutsuzlukla, melankoliyle ve öteki hislerle ilgili. Ancak benim en çok ilgimi çeken, kitabın arka kapağında da belirtildiği gibi, psikiyatriyi mekanik, soğuk ve mesafeli bir şeymiş gibi değil de daha hassas, kırılgan ve incelikli bir şeymiş gibi algılaması.

Ruhun Yalnızlığı, söylemeye gerek bile yok, yalnızlıkla ve acıyla ilgili. Sanki yalnızlığa birkaç farklı açıdan bakıyoruz bu kitapla. Tabii ki acıya da öyle.

Önce yazar yalnızlıkla tecridi ayırmak gerektiğini vurguluyor. Yalnızlığın bir noktaya kadar her insanın yaşamında mihenk taşı olduğunu ancak bunun tecride, diğer insanlardan kopmaya ve dünyadan soyutlanmaya ulaşması halinde yakıcı, acı veren bir durum haline dönüştüğünden söz ediyor. Bu nedenle içinde bulunduğumuz yalnızlığın normal ve insanın ruhunu besleyen bir yalnızlık mı yoksa tecrit mi olduğunu anlamamız gerekiyor.

Acı ile yalnızlık arasındaki ilişkiyi inceliyoruz biraz. Melankolinin yalnızlık olmadan var olup olamayacağını sorguluyoruz. Biraz da korkuyla ilişkili yalnızlık. Bu nedenle korkular üzerinde duruyoruz. Önce kaygının ve korkunun ne olduğunu tanımlıyoruz, daha sonra korku türlerini. Benim en çok ilgilendiğim tabii ki "Farklılık ve Delilik Karşısında Duyulan Korku" oldu. Aslında kitabımda koca bir paragraf işaretlemişim, çok güzel cümlelerle bahsedilmiş bu konudan ama tamamını alıntılamayacağım. Sadece şunu söylemeliyim, yazar delilik ve farklılık karşısında duyulan bu yoğun korkunun nedeni olarak önyargılarımızı görüyor ve diyor ki "Önyargının korkutucu ve değişmez gücü, insanların düşüncelerine ve hayal gücüne kök salma konusundaki akıldışı ve yaygın eğilim, hayatımızın çeşitli alanlarında her birimize eşlik etmektedir ve bunun bilincinde olmamız lazımdır." 

Sonra mutluluğu sorguluyoruz. Onu tanımlamaya çalışıyoruz, biraz da yalnızlık ve mistisizme değiniyoruz. Hastalık sebebiyle ortaya çıkmış veya derinleşmiş yalnızlık,ölüm ve yalnızlık üzerinde duruyoruz ve en sonunda yalnızlığa çareler arıyoruz.

Yazar yalnızlığın sanatla, edebiyatla olan ilişkisine değiniyor aslında biraz da kitap boyunca. En başta dediğim gibi, bize hormonlardan, beynin biyolojik işleyişinden söz etmektense insan ruhundan bahsediyor ve her şeyi bu "ruh"u göz önünde bulundurarak ele alıyor. Pek çok filozofun, yazarın ve şairin adı geçiyor kitapta, bir sürü de alıntı var. Psikiyatri söz konusu olduğunda farklı bir bakış açısı herhalde, gerçi tabii bu işle uğraşanlar bunu daha iyi biliyordur.

Ben ne düşünüyorum? Bilemiyorum. İki üç sene önce olsa bu yaklaşımından dolayı kitaba bayılırdım. Ruhun varlığını sorguladığım ve her şeyi somut olarak anlamlandırmaya çalıştığım şu dönemde, ne düşünmem gerektiğini bilemiyorum. Bu nedenle kitabı hayatımın bir evresinde tekrar okuyacaklarım listesine alıyorum.

Bu arada kitabı Pinuccia'nın Okuma Şenliği'ne dahil etmek istiyorum, kurgu olmayan bir kitap kategorisine.

Ruhun yalnızlığı felsefeyle, psikolojiyle ilgiliyseniz muhtemelen okumak isteyeceğiniz bir kitap.

1 yorum: