Perşembe, Eylül 13, 2012

MADAM ARTHUR BEY VE HAYATINDAKİ HER ŞEY ~ Mine Söğüt

Kapak Tasarımı: Nahide Dikel
Kapak Resmi: Bahadır Baruter
Yayınevi: YKY
Yayın Yılı: 1. Baskı / İstanbul, Eylül 2010
Sayfa Sayısı: 164

ARKA KAPAK:


Kara Yalı'da gizlenen Madam Arthur Bey,
eski fotoğrafların izinde romanını yazan Olcayto Ran, yangınların  ve ölümlerin dilsiz kadını Maria, eski
sevgili Keşşaf Hanuman, her şeyi bilen hayat kadını Nagehan, kimliğini arayan Şehnaz Hanuman,
bütün cinayetlerin tek tanığı antikacı Kedileş, Kara Yalı'da kaybolmuş bir baba 
Ruhat Ran...
Kara Yalı'nın salyangoza benzeyen çıkışsız gövdesinde herkes kendine yeni bir hayat arar.
Herkes kendi hayatından kurtulmak, olanları unutmak ister.
Tehlikelerle dolu yalıda herkes dönüşür,
herkes bir başkası olur.
Mine Söğüt'ten, zamanın ve dünyanın sınırlarını 
zorlayan, yaşamın gizlerinde dolanan
tuhaf bir roman...

"Bunları Olcayto'nun  rüyasına giren büyük siyah bir kuş söylüyor.
Kuş bunları söyledikten sonra kanatlanıp pencereden aşağıya atlıyor. Olcayto uykunun derinliklerinden ter içinde uyanıp pencereye koşuyor, camı açıyor, aşağıya  bakıyor.
Alacakaranlıkta, bomboş sokakta uzun boylu ve zayıf bir çöpçü, tahta saplı sarı bir süpürgeyle
kocaman simsiyah bir kuş ölüsünü 
faraşa doğru itiyor."
  • Kaderle başa çıkmanın tek yolu, ona kafa tutmaktır. (sf.12)
  • Bu gün ölse... Yeryüzünde hiçbir şey değişmez... (sf.13)
  • Kimsesizlik sanıldığı gibi güçten düşürücü bir zafiyet değildir. Aksine insana güç verir. (sf.13)
  • Sadece insanların değil, tanrıların da kaderi vardır. 
  • Neden anı sabitlemek ister insan? Neyi hapsetme arzusudur bu? Zamanı mı? O geniş, sonsuz, o başlangıçsız, o tanrısal zamanı mı? Hiç anlayamadığı, anlayamadığı için de ölesiye korktuğu zamanı? Zapt etmek ister? İnsan? Neden? Bugününe, anına, yaşadığı hayata sahip çıkmayı beceremezken, geçmişin elini kolunu bağlayarak, olmuş bitmiş geçmiş gitmiş bir anı durdurmanın anlamı ne? (sf.20/21)
  • Suç bulaşıcıdır. (sf.21)
  • Keşke sadece hayal ederek ölebilse insan. (sf.24)
  • Doğduğu yerde ölen insanlar şanslıdır. Hiç göç etmeyenler. Kaçmak zorunda kalmayanlar. İlk soludukları havayla son soludukları hava aynı olanlar... şanslıdırlar. Sonra çocuklarını hiç kaybetmemiş ve hayatı boyunca hiçbir savaşın ortasında kalmamış olanlar. Onlar da şanslıdırlar. Ama yine de neticede herkes ölür. Aciz ya da gaddar. Adil ya da düzenbaz. Vicdanlı ya da vicdansız. Herkes neticede bir gün ölür. Bütün iktidarlar yıkılır. (sf.31)
  • Savaşın suçlusu mu olurmuş? Savaşın kendisi suçtur. (sf.37)
  • Kimse savaşırken kötü bir şey yaptığını düşünmez. (sf.38)
  • Ama istekle cesaret aynı hızda koşan atlar değiller. Biri hep geride. Birinin ayağı hep kırık. Biri hep ölü. (sf.38)
  • Karşılıklı susmak bazen karşılıklı konuşmak kadar kıymetlidir. (sf.48)
  • Bir yazarın iradesine terk edilen doğru, artık doğru değildir; bazen her şeydir; bazen hiçbir şey. (sf.60)
  • Hayat yolunu hep beklenmedik, hesapsız buluşmalar, talihli karşılaşmalar sayesinde bulur. O yüzden hiçbir hayat sıradan değildir. En sıradanında bile görkemli bir hikâye, tedirgin bir giz... (sf.71)
  • Her gerçek her zihinde yeni bir gerçekliğe bürünür. Kimse kimsenin hikâyesini anlatamaz. Herkes herkesin hikâyesini yeniden yazar. Anılar izafi. Tıpkı zaman gibi. Biz nasıl yaşarsak anılarımız da öyle oluşur. Tüm huylarımız bulaşır anılara. Tüm hayallerimiz ve beklentilerimiz. Kinimiz biçimlendirir onları. Öfkemiz kabartır. Kendimize güvensizliğimiz yontar sonra. Kötücül ne varsa bünyemizde, hafızamıza sirayet eder. O yüzden kimse kimsenin gerçek hikâyesini anlatamaz. Herkes herkese yeniden, yeniden, yeniden gerçekler yazar. Tek doğru olmadığı gibi tek tarih de yoktur o yüzden. Onun kişisel tarihi bile, belki de, bin tane. (sf.74 / 75)
  • Cevapsız kalan soru aslında cevabı işaret eder. (sf.77)
  • Hiçbir şey kendi sınırlarını aşamaz. (sf.79)
  • İki insan birbirini bir kere kabullenmeyegörsün. Anahtar kabullenmektir. Sonra her şey mümkün olur. (sf.106)
  • Hileli bir kim kimdir oyunu gibi hayat.
    Kimse, olduğu kişi değil. Herkse başkası. Bambaşkası. Ve kimin kim olduğu muamma. Hep muamma. (sf.121)
  • Hayatın kaçmayı, devamlı kaçmayı öğrettiği insanlar en huzurlu rüyalarını metruk vagonlarda görürler. (sf.134)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder