Görsel buradan. |
Biliyorsunuz ki Ölü Ruhlar Ormanı'nı okuyordum Grangé'in. Ama Ridade bizde kalmaya geldiği ve gelirken yanında benim için "Erkek Dedikodusu"nu getirdiği için "Bunu iki günde bitiririm, sonra Grangé'e devam ederim." diye düşünerek buna başladım. Ne yazık ki düşündüğüm gibi olmadı.
Gerçi zaman kavramını iyice yitirdiğimden bilmiyorum kaç günde okuduğumu. Ama çok gündür elimde sürünüyormuş gibi hissediyorum ki bu da olumlu bir şey sayılmaz herhalde.
Aslında ben dizüstü edebiyatı'nı gereksiz buluyorum, boş buluyorum. Ama kimi zaman hoş buluyorum. Elinize bir kitap alıp bir gününüzü ayırıp kafanızı dağıtmanız fena olmaz ki bu kitaplar da hep böyle birer günlük çerezler oluyor.
Gerçi ben dizüstü edebiyatı canavarı değilim. Bununla birlikte sadece iki kitabını okudum. Ama sayamadığım kadar çok kez "Ya kapağını da ne güzel yapmışlar höööyf" diye elime alıp dakikalarca incelemişliğim, sonra parama kıyamayıp geri bırakmışlığım var. Kitapçıya her gittiğimde aynı kitaptan birkaç sayfa okumuş olsam beleşçiliğin dibine vurup bitirmiş olurdum eminim ama konuyu dağıttım.
Neyse işte, kıyaslamanın doğru olmadığını da biliyorum ama PuCCa kadar eğlenmedim ben bunu okurken. Zaten bu sevgili arama olaylarını hiç anlamıyorum. Yetişkinler dünyasında böyle oluyor herhalde, mantık hep ön planda... Oysa ben masum ergen aşklarına takılıp kalmış durumdayım. Planlı programlı erkek tavlamak benim anlayabildiğim ve yapabileceğim bir şey değil...
Sonra, kıçını kaldırıp saçını taramaya üşenen bir insan olarak yapılan onca bakım, boya, cila yine bana fazla geliyor, anlamıyorum. Anlamayınca muhabbetinden de hoşlanmıyorum. Gerçi kitabın size ne vaadettiği açık, bu açıdan ne yazarları ne yayınevini eleştiremem. Konunun bu olduğu bariz belli. Ama bence boş ve bunu telafi edecek kadar da eğlenceli bir dille yazılmamış.
Biliyorsunuz, bitiremeyince içim rahat etmiyor.
O yüzden uğraşa didine bitirdim kitabı. Ama ben olsam para verip almazdım gibi geliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder