Perşembe, Şubat 16, 2012

Pazar Günleri



...
Ebeveynlerimiz yaraları bereleri umursamazlardı;korkunç ve affedilmez günah pantolon dizlerini yırtmaktı.Sadece iki pantolonumuz vardı:bir tane her gün için,bir tane de Pazar günleri için.Pantolonlardan birinin dizini yırtmamalıydın, çünkü o zaman yoksul götün teki olduğun anlaşılırdı ve bu annenle babanın da yoksul götler olduğu anlamına gelirdi.Bu yüzden karşı oyuncuyu dizlerinin üstüne düşmeden devirmeyi öğrenirdin.Devrilen oyuncu da dizlerinin üstüne düşmeden devrilmeyi.

Dövüştüğümüz zaman saatlerce dövüşürdük.Ebeveynlerimiz bizi kurtarmazdı.Kabadayı geçinip merhamet dilenmediğimiz için karışmazlardı sanırım,merhamet dilenmemizi beklerlerdi.Ama onlardan nefret ettiğimiz için merhamet dilenmezdik ve biz onlardan nefret ettiğimiz için onlar da bizden nefret ederlerdi.Korkunç yumruklaşmalarımızın ortasında balkona çıkar,bize şöyle bir baktıktan sonra esner ve çöpe atılacak reklam broşürlerini alıp içeri girerlerdi.

Bir keresinde daha sonraları Amerikan donanmasında yüksek bir konuma gelen biri ile dövüşmüştüm.Sabah sekiz buçukta başlamış,güneş batana dek dövüşmüştük.Evinin ön bahçesinde olmamıza rağmen kimse durdurmamıştı bizi.İki iri biber ağacının altında dövüşmüş,serçeler gün boyunca üzerimize sıçıp durmuşlardı.

Gaddarca dövüşmüştük,ölümüne.Benden daha iri,daha yaşlı ve daha ağırdı ama ben ondan daha deliydim.Sonunda karşılıklı rıza göstererek son vermiştik dövüşe.Bunun nasıl gerçekleştiğini anlatmak güç,anlayabilmeniz için yaşamanız gerek.İki kişi sekiz dokuz saat yumruklaştıktan sonra tuhaf bir kardeşlik bağı oluşur aralarında.
...

 Bukowski 
Ölüler Böyle Sever

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder