Önce Üvercinka'yı okudum. Belki inanmayacaksınız ama şu yaşıma dek Cemal Süreya'dan ya bir ya da iki şiir okumuşumdur. Bir de bir zamanlar nahoş bir tanıdığım vardı, o pek severdi Cemal Süreya'yı, sağolsun onun sayesinde hayli mesafeliydim. Üvercinka ile bunun üstesinden geldim. Kitabı art arda iki kez okudum, ne kadar güzel dizeler, ne kadar güzel bir anlatım...Cemal Süreya'nın bu kadar sevilen bir şair oluşuna şaşmamak gerek.
Daha önce de paylaştım gerçi ama, bunlar en sevdiğim, vurulduğum dizeler:
"Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyazEllerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum"
*
"Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar
Bir kadın kimbilir kimin karısıAdam ne yapıp yapıp hatırladı"
Kendim için seçtiğim diğer şiir kitabı, daha önceden tanıdığım bir şaire aitti bu kez, Didem Madak'a. Didem Madak'ın dizeleri her zamanki gibi bana bir yandan elma şekerini, bir yandan el yapımı kazakları, odun sobasını, küçük bir kız çocuğunu , demir parmaklıklı zemin kat evlerini hatırlattı. Her zamanki gibi, keyif verici bir okumaydı. Onun kalbime dokunan dizelerini de şöylece bırakıyorum:
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
*
Ne çok dikenin vardı Tanrım!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım.
*
Kim bir şairi kırsa
Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela
Bilirim kim dokunsa şiire
Eline bir kıymık saplanacak.
*
Neden her aşk
Bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka
(73 sayfa)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder