
Kin- Fo bir gün bir mektup alıyor veya bir telgraf, hatırlamıyorum. Tüm parasını kaybettiğini öğreniyor ve kalan son parasıyla kendisini sigortalatıyor. Böylece o öldükten sonra sevgili nişanlısı beş parasız kalmayacak... Sonra da intihar etmek zaten niyeti, fakir bir adam olarak yaşamını sürdüremeyeceğini düşünüyor. Ancak tam canına kıyacakken, aslında hiç yaşamamış olduğunu fark ediyor ve hiçbir şey hissetmemiş, hiç üzülmemiş, hiç mutlu da olmamış biri olarak ölmek istemediğine karar veriyor. Böylece Wang'ı buluyor...
Wang, Kin-Fo'nun hissizliğini gerçek anlamda hiç acı çekmemiş olmasına bağlıyor. Hiç hasta olmayan biri nasıl sağlığın değerini bilmez ve onu hissetmezse, hiç mutsuz olmayan biri de mutluluğu anlayamaz diye düşünüyor.
Kin-Fo'nun Wang'ın yanına koşma nedeni ise, ondan kendisini öldürmesini istemek. Kin-Fo bir tarih veriyor Wang'a. O zamana kadar, herhangi bir gün, herhangi bir saatte, herhangi bir şekilde kendisini öldürmesini istiyor. Bu bekleyişin ona bir şeyler hissettireceğini umuyor. Birkaç gün sonra da Wang ortadan kayboluyor.
Bu esnada Kin-Fo aslında batmamış olduğunu hatta servetinin ikiye katlandığını öğreniyor. Artık ölmesi için bir neden yok. Ama durumu Wang'a anlatamaz, ona verdiği -ona ölümünden sorumlu tutulmaması için bir mektup bırakmıştı- mektubu geri alamaz çünkü Wang çoktan kayıplara karıştı. Böylece Kin-Fo hem hayatını kurtarmak hem de Wang'ı bulup olanı biteni anlatmak için yollara düşüyor. İşte kitapta bu yolculuğa ve öncesine tanık oluyoruz.
Çin'de Bir Çinlinin Başına Gelenler'i kendim seçtim ve ilgiyle başladım. Kitabın ortalarında biraz sıkıldım sanırım. Aslında durağan değildi, buna nazaran Güzel Sarı Tuna -yine yazarın geçmişte okuduğum bir kitabı- kat kat daha hareketsizdi. Fakat onu çok sevmiştim. Bu kitabı da sevdim ama dediğim gibi, işte inişli çıkışlı oldu biraz. Yine de tekrar Jules Verne okumak güzeldi.
jules verne klasikleri güzeldir :)
YanıtlaSilHıhııım :D
Sil