Çarşamba, Ağustos 08, 2012

Ölüm Çığlığı Üzerine (Daha Ziyade Miss Marple Üzerine)

Miss Marple
Az önce Agatha Christie'nin Ölüm Çığlığı isimli romanını bitirdim. Bu akşam kendimi öyle kötü hissediyordum ki, şu anki ruh halime erişeceğimi ölsem tahmin edemezdim. Meğer tek yapmam gereken kendimi akıp giden kitap sayfalarına bırakmak olacakmış.

Az önce google'da "Ölüm Çığlığı" diye arayınca karşıma Deniz'in blogu çıktı. (bkz.Ne Okudum) Aynı romanı o da okumuş daha önce ve bununla ilgili bir yazı yazmış. (Yazıya ulaşmak isterseniz TIKLATINIZ.) O Miss Marple'ın kendisine her zaman bilmiş göründüğünden, bu imajın da bahsi geçen kitapla silindiğinden bahsetmiş. Bense "Poirot mu yoksa Marple mı?" sorusu karşısında hep iki arada bir derede kaldım. Poirot'yu öyle severim ki asla elimin tersiyle bir köşeye itemem. Ama -biraz da Agatha ile özdeşleştirdiğim belki- Miss Marple için de sebebi belirsiz ve tarifi güç bir hayranlık vardır içimde. O kadını küçük bir köyde, elinde dürbünüyle kuş gözlemlerken (!) hayal etmek bana her zaman keyif verir. Bunu büyük ve zekice işlenmiş bir espri gibi algılar ve gülümserim. Onun benim için yeri apayrıdır. Belki de sahip olmadığım bir büyükannedir Miss Marple.

Yine öğrendiğime göre ölüm çığlığı Miss Marple'ın karşımıza çıkan ilk romanıymış. Ben Agatha Christie ile ve doğal olarak Miss Marple ile 16.50 Treni'ni okurken tanıştım. Belki de bu nedenle kalbimde ayrı bir yere oturttum.

Bu sevimli kadın, ortaya çıktığı ilk kitabı ile bir kez daha beni mest etti.
Ölüm Çığlığı hem okunması keyifli bir kitaptı hem de altı çizilesi cümlelerle doluydu.

Ve eğer bir puanlama yapıyor olsaydım -sanırım- Miss Marple'ın da hatrına 5 üzerinden 5 puan alırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder