Çeviren: Gülten Suveren
Özgün Adı: We The Living
Kapak Fotoğraf: Sinan Çetin
Yayın Yılı: 3. Baskı / Ağustos 2010
Yayınevi: Plato
Sayfa Sayısı: 621
ARKA KAPAK
"Devlet dediğin şey nedir? Büyük bir kitlenin hesabına çalışan bir hizmetçi... Kitleyi rahat ettirmek için düşünülmüş bir kolaylık. Bu elektrik ya da su tesisatından farklı bir şey değil. İnsanlara musluk suyu için yaşamalarını söylemek komik olmaz mı?"
Rusya'da İhtilâl olduğu zaman ben on iki yaşındaydım. Bireyin, Devlet için yaşaması gerektiği prensibini ilk defa o zaman duymuştum. Bu düşünce tarzının kötü olduğunu ve yalnız kötülüklere yol açacağını anlamıştım. Komünizme karşı olmamın sebebi buydu ve hala da budur. Benim on iki yaşımdayken anladığım gerçeği, aydınların önemli bir kısmının hala anlamaması çok şaşırtıcı. Bu aydınlar komünist yöntemlerin kötü, fakat ideallerin soylu olduğunu savunuyorlar. Komünizmin bütün zaferi de hala hür olan bir çok insanın bu inançlarında inat etmesi yüzündendir.
Ayn Rand
Bir yarış atından sütçü beygiri olmaz. (sf.40)
Hiçbir zaman arkana bakma. Geçmiş ölmüştür. Fakat daima gelecek var. (sf.93)
"Çünkü insanların Tanrı dedikleri şey en yüksek imkânın en yüksek ifadesidir. Bir insan bu fikri kendi imkânlarından daha yüksek sayarsa, o zaman kendisini ve hayatı pek az düşünüyor demektir. İnsanın kendi hayatına saygı duyması en iyi, en büyük ve en yüksek imkânları hemen kendi için istemesi ender rastlanan bir meziyettir. İnsan düşündüğü cenneti hayalinden geçirmemeli, hemen istemelidir." (sf.147)
"İnsan acıya dayanabilir hale gelince başkalarının acı çekmesine de dayanır, Kira." (sf.247)
"Despot bir idare bazı basit şeyleri idare edebilir. Fakat bazı değerlere ilişemeyeceği gibi bunların itaatini de sağlayamaz." (sf.338)
"Hayatımda pek önemli meselelerle karşılaşmadım. Zaten meseleleri de insanlar yaratırlar. Çünkü onlar gerçekleri görmekten korkarlar. Hâlbuki insan bakacak olursa karşısındaki doğru yolu görür. Bunu gördükten sonra da oturmak olmaz." (sf.370)
"Görüyorsun ya, yenildiğimiz için üzülmüyorum. Suçların en büyüğünü omuzlarımıza yükledikten sonra bunun parmaklarımızın arasından kaçıp gitmesine aldırmıyorum, bizi çelik miğferli dev gibi bir asker yenseydi aldırmazdım. Ateş püsküren canavar gibi bir insana yenilseydik üzülmezdim. Fakat bizi bir bit yendi. Sen bitleri gördün mü hiç? Sarı renklileri en tombullarıdır... Bizim kabahatimizdi bu. Bir zamanlar insanları bir tanrının gökgürültüsü idare ederdi. Sonra onlar kılıçla idare edildiler. Şimdi ise Primus'la idare ediliyorlar. Bir zamanlar saygı onları durdururdu. Sonra korkuyla durdular. Şimdi mideleri yüzünden acizler. Erkeklerin boyunlarına, el ve ayaklarına kalın zincirler takarlardı. Şimdi onları kalın bağırsakları zincirliyor. Ama kahramanları kalın bağırsaklarından tutmaya imkân yoktur. Bizim kabahatimiz bu." (sf.500)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder