Şiir okumak konusunda emekliyorum henüz, biliyorsunuz. Emeklemek ama yalpalayarak emeklemek, o bile yerleşmemiş. Emine Hoca şiir okumanın okurluğun en üst mertebesi olduğundan bahsetmişti, şiirden keyif alabilmenin, anlayabilmenin...Ben yeni yeni deniyorum. Daha önce pek hoşlanmazdım.
Attilâ İlhan...
Bu kitabı Burcu aldı bana, doğum günü hediyesi. Şiir kitaplarına bakıp bakıp yerine koyuşum, eski bir alışkanlıkla belki elimin sürekli romanlara gidişi itti onu buna biraz da. Güzel de oldu.
Bu yıl biraz Turgut Uyar denedim, biraz Edip Cansever. Bir parça Nazım Hikmet, Can Yücel, şimdi de Attilâ İlhan...
Kendimdeki acemiliği görüyor ve hissediyorum. Bu şiir okumalarına baktığımda hepsinin ortak özelliğinin şu olduğunu görüyorum, şiir okurken sayfaları bir roman okur gibi çeviriyorum. Bazen şiirleri anlamıyorum, bazen de anlamaya çalışmıyorum. Sanırım şu durumda şiir okumak benim için "müziği okumak" gibi. Güzel kelimelerin kafamdan geçmesine izin vermek, onlara kapılmak. Anlamadan, bu kadar...
Attilâ İlhan için de böyleydi bu. Zaten geçmişten dem vuran veya siyasi göndermeler yapan şiirlerini biraz yaşım nedeniyle biraz da herhalde bu konularda hiç kitap karıştırmadığımdan anlayamıyorum.
Sanırım bu yüzden, aslında okuduğum hiçbir şiir kitabını bitmiş saymıyorum. Bu bir ilk okuma, atıştırma. Belki üçüncü, belki beşinci okumamda hakkını vermiş olacağım, biliyorum ve seziyorum.
Her kitaptan bir şiir takılıp kalıyor aklıma, bu kez de (daha önce de yazmıştım ya) Yanlış Yaşamak oldu aklımda kalan...
"hep yanıldık mı kim bilir
inanmak gelmiyor içimden"
"yine yanlış mı yaşıyoruz
karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek"
"ölüversek mi ne
en büyük yanlışlığı benimseyerek"
"yanıldıkça lüzumsuzluğumu anlayıp
insan yaşadığından utanıyor
uykularımızda yalnızlık korkuları
dışımız en küstah yanlışlıklar
içimiz en başka türlü ayıp"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder