Anlatmaya nereden başlayacağımı bilemedim. Bir dakika durun...
Ayn Rand ile tanışıklığımız geçtiğimiz döneme dayanıyor galiba, birinci sınıfın ikinci dönemine yani. Bülent Hoca bizim neslin kararsızlığını bireyci mi yoksa toplumcu mu olacağımıza karar verememiş olmamıza bağlamış ve sınıfta Hayatın Kaynağı'nı önermişti bana. Bir de "Oku, üzerine konuşalım" demişti de daha konuşamadık -.-
Tabii ben bir merak gidip almıştım kitabı, bir an önce de okumuştum. Sonra da Mert'e vermiştim, o da merak etmişti. Mert kitabı okuduktan sonra baya köklü bir değişim yaşadı. Özgür bir insan olmadığını görmüş kendi deyimiyle, köle olduğunu görmüş ve içinde bulunduğu durum nedeniyle dehşete düşmüş. Mert'in adetidir, bir şeyi sevdiyse sonuna kadar gider. Bir keresinde 26754 bardak kahve içmişti mesela. Kitaplar konusunda da böyle, gidip Ayn Rand'ın tüm kitaplarını aldı ve okudu. Sadece Ayn Rand da değil. Şu sıralar Saramago'nun tüm kitaplarını alıp okumaktan bahsediyor mesela, Saramago ile de ben tanıştırdım eheh ^.^ Neyse işte, o kitapları da okuyunca Mert kendinde, ailesinde ve çevresindekilerde çeşitli çap ve ebatlarda devrimler yapmaya başladı. Sonra da "Kesinlikle okumalısın Cessie" diyerek kitapları bana verdi, çoğu benim odamda okunmayı bekliyor. Özellikle Yaşamak İstiyordum'da beni görüyormuş, oradaki bi' karaktere çok benziyormuşum. O kitabı okumayı heyecanla bekliyorum.
Neyse, geçenlerde Mert bizim odadaydı. Benjamin, Kuzu ve Burcu'nun ayısı ile bir oyun çevirdik. İşte ayı sevgi, sonsuzluk ayaklarına canlıları kandırmaya ve kendine bağlamaya çalışıyordu. Böylece onları dilediği gibi sömürebilecekti. Benjamin de aptal birini canlandırıyordu, Ayı'ya kanıyordu. Kuzu'yu da ben oynatıyordum, Kuzu hayatını savunan kişiydi. Neyse çok detaya girmeyeyim, senaryo gereği en sonunda Benjamin'in elinde avcunda bir şeyi kalmıyordu ve bu kez Kuzu'nun emeğine ve tarlasına göz dikiyorlardı. Kuzu da kendini savunmak zorunda kalıyordu. Eh, ben de bunu sağlamak için Kuzu'nun bahçesinin ve evinin etrafını elektrikli tellerle çevreledim ve yerlere de mayın döşedim kendi hayal dünyamızda. Bunun üzerine Mert "Cessie, kafan aynı Ayn Rand'ınki gibi çalışıyor! Onun bir kitabında da elektrikli teller vardı!" diyerek heyecanlandı ve benden minik kitaplarından birini okuyuvermem konusunda ricada bulundu. Ben de bunun üzerine bu kitabı aldım elime.
Kitabı hangi türe dahil etmeliyim gerçekten bilmiyorum. Bence bu bir "romanımsı". Normal insanlar böyle kitaplar için "novella" diyor galiba. Ama aynı zamanda felsefe de olabilir. Biraz distopyayı andırdığını da söylemeliyim. Kitabı nasıl nitelemem gerektiğini bilmiyorum.
80 sayfalık bu minik kitapta, her şeye, bireye egemen bir devletle karşılaşıyoruz. Aynı 1984'teki veya Biz'deki gibi kontrolcü, baskıcı bir devlet var. Yine bu kitaplardaki gibi, kahramanımız günlük tutuyor, biz de onun günlüğünü okuyoruz. Bu kitabın onlardan farkı her şeyin bir anda oluvermesi ve sonunu da biraz kendi kafamıza göre yazabilecek olmamız.
Kitaptaki karakterlerin tabii ki isimleri yok. Biz Eşitlik 7-2521'in günlüğünü okuyoruz. İnsanlar böyle kavram ve numaralarla isimlendirilmiş. Eşitlik 7-2521 doğduğundan beri otorite tarafından sevilmeyen biri aslında. Diğerlerinden daha iri ve daha sağlıklı, ayrıca daha zeki. Bütün bunlar tek tip insan yaratmayı amaçlayan devlet için olumsuzluk. Herkesin eşit olması istenen bir dünyada biraz daha uzun, biraz daha sağlıklı veya zeki olmak lanetlenmiş olmakla eşdeğer. Bu nedenle -biraz da bahsi geçen devletin yapısı gereği- Eşitlik 7-2521 alim olmayı çok istese de çöpçü olacağına karar veriliyor. Bahsi geçen dünya böyle işte. Kimin ne iş yapacağına bir kurul karar veriyor. Eşitlik 7-2521 kaderine razı oluyor. Ancak, bu kadar basit değil... Bir tünel buluyor, tünelimsi bir yer. Ve orada kendi kendine çalışmaya başlıyor, deneyler yapıyor. Sonra elektriği keşfediyor. Buluşunu gururla sunmak isterken, insanlara bu kadar faydalı olacak bir buluşla karşılarına çıkarsa alimler arasına alınacağını ve affedileceğini düşünürken -çünkü o dünyada tek başına düşünmek ve tek başına herhangi bir şey yapmak yasak- diğerleri tarafından suçlanıyor. Böylece kaçıyor.
Eşitlik 7-2521'in bi' de sevdiceği var. O da bunun peşinden gidiyor. Ormanda, diğerlerinden uzakta kendi yaşamlarını kurmaya kalkışıyorlar. Eşitlik 7-2521 kendisine Prometheus diyor, sevdiği kıza da Gaea. İnsanı ve insanlığı yeniden yaratmayı düşlüyorlar, kendileri gibi insanları da yanlarına alarak. Bunu yapabiliyorlar mı, ona biz okurlar karar veriyoruz galiba.
Diyor ki Ayn Rand, ve roman gereği Prometheus " 'Biz' kelimesi ilk kelime, bilinen ilk şey olamaz, olmamalıdır." diyor. "Bu kelime insanların ruhuna 'BEN'den evvel yerleştirilmemelidir. Yoksa bir canavar haline gelir. Yeryüzünün bütün kötülüklerinin kökü; insanın insanlar tarafından istismar edilmesinin, insanların insana inanılmaz işkenceler yapabilmesinin sebebi olur yoksa bu kelime."
Biz Ayn Rand'ı pek tutuyoruz bu aralar. Belki gerçekten felsefesi doğru belki sadece özgür olma heves ve telaşımıza uygun düşüyor. Yine de biz bir okuyup tartışma niyetindeyiz, öyle de yapıyoruz. Belki hiç değilse Hayatın Kaynağı'nı bir alıp okumak, üzerine düşünmek gerekiyor.
Bu kadar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder