Çeviren: Münir H. Göle Özgün Adı:The Collector Kapak İllüstrasyonu: Sevinç Altan Yayın Yılı: 3.Basım / 2009 Yayınevi: Ayrıntı Yayınları Sayfa Sayısı: 254 |
ARKA KAPAK:
Koleksiyoncu, İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından John Fowles'un, birçok yayınevinden geri çevrilme talihsizliğini yaşayan, ama yayımlandığında kendisine bu günkü ününü getiren ilk romanı. Fransız Teğmenin Kadını, Yaratık, Mantissa, Büyücü ve Daniel Martin gibi başyapıtların habercisi...
Koleksiyoncu, bir kelebek koleksiyoncusuyla, âşık olup kaçırarak zindanda kapattığı bir resim öğrencisi arasındaki "mecburi" ilişkinin romanıdır görünürde. Ama Fowles'un ulağanüstü üslubu ve ustalığıyla, bu ilişki, başka birçok ilişkiye de gönderme yapmakta; ahlâki kaygılarla baskı altına aldığımız yabanıl doğallığımızın içinde, aslında neyi nereye kadar haklı ve geçerli bulabileceğimiz gerçekliğiyle bizi yüzleştirmektedir.
Farklı yolculuklara açık bir kurgusu olan bu roman, sadece kendimize göre haklı olan bir tutku adına yapabileceklerimizin ikna edici ve masum bir anlatısı olarak okunabileceği gibi, içimizdeki "iktidar" ve "teslim olma" isteğinin hangi şartlarda ortaya çıkabileceğinin anlatısı olarak da okunabilir. Ya da iki ayrı sosyal tabakanın birbirine yakınlaşma çabalarının, aslında alt sınıfın üst sınıfa yaranma, üst sınıfın ise öğretmenlik kisvesine bürünerek "yığınları" mümkün olduğunca kendisinden uzak tutma kaygısından başka bir şey olmadığının çarpıcı bir anlatısı olarak da yorumlanabilir.
Sadece bir psikolojik gerilim romanı olarak okunduğunda bile inanılmaz tatlar alacağınız Koleksiyoncu, bunun ötesine geçmekten ve kendi karanlıklarıyla yüzleşmekten korkmayanlara... Ya da Fowles'un dediği gibi "Her insan kendisi için bir göz olmalıdır" sözüne inananlar için.
"Bu bir işkence öyküsü değil: Heyecan verici aşkın en güzel kanıtının ötekine ve onun arzusuna saygı göstermek olduğunu kim söyleyebilir? Güzelliğin ve baştan çıkarmanın bedeli, belki de hapsedilmek ve öldürülmektir..."
Jean Baudrillard, Baştan Çıkarma Üzerine
Dehşet verici güzellikte bir ilk roman; son derece kendinden emin ve sıkı... Acımasız, marazi ve kesinlikle ikna edici."
Richard Lister, London Standard
"Koleksiyoncu'nun muhteşem, alışılmadık bir teması var. Psikolojik ve sosyal izler taşıyan kısa, dolaysız ve zekice yazılmış bir gerilim romanı."
Alain Brien, Sunday Times
Ama unutmak insanın yapacağı değil, başına gelecek bir şeydir ve benim başıma gelmedi. (sf.11)
Güç, insanı yoldan çıkarır. (sf.23)
İnsanları ele veren konuşma biçimleridir, ne söyledikleri değil. (sf.39)
Ait olmak iki yönlüdür. Bir veren, bir de verileni alan. Sen bana ait değilsin, çünkü seni kabul edemem. Karşılığında bir şey veremem. (sf.82)
Sıradan insan uygarlığın lanetidir.
Ama o denli sıradandı ki, olağandışıydı. (sf.120)
Yani kadınların çoğu bir konuda iyi olmakla yetinirler, kafaları pratik sorunlara yönelmiştir ve becerikliliklerini, güzeli çirkinden ayırma marifetlerini kanıtlamaktır dertleri. Bir türlü anlayamadıklarıysa şudur: Bir insanda kendinin en uç sınırına kadar gitme arzusu varsa, sanatın aldığı şeklin önemi kalmaz. (sf.149)
Hüznü kabullenmek... Her şeyin neşe dolu olduğunu iddia etmek ihanetti. O an hüzünlü olan her kişiye, her zaman hüzünlü olan her kişiye ihanetti; böylesine bir müziğe, böylesine bir hakikate ihanetti. (sf.177)
Her canlı, yaratıcı ve vicdanlı kişinin çevresindeki bayağılığın kurbanı olması neden? (sf.192)
Aşk insanın yakasını bırakmaz. Erkeklerin yakasını. Yeniden yirmi yaşına döner insan, yirmi yaşında olduğu gibi acı çeker. Yirmi yaşının bütün saçmalıkları. Şu anda sana çok mantıklı görünüyor olabilirim, ama kendimi hiç de öyle hissetmiyorum. Bana telefon ettiğinde, heyecandan neredeyse altıma kaçırıyordum. (sf.199)
Onu öldürmek, inandığım her şeye karşı çıkmak anlamına gelir. Kimileri, sen yalnızca bir damlasın, sözünde durmaman bir damla, önemi yok, diyecekler. Ama dünyadaki kötülüğü destekleyen bu küçük damlalardır. Küçük damlaların önemsizliği üzerine konuşmak saçmalıktır. Küçük damlalar ve okyanus aynı şeydir. (sf.215)
Eğer Tanrı varsa, karanlıkta kin dolu dev bir örümcek olsa gerek. (sf.233)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder