Yapım: 2010
Tür: Biyografi, Komedi, Dram
Süre: 96 dakika
Yönetmen: S.J. Clarkson
Yönetmen: S.J. Clarkson
Imdb puanı: 6.6
Oyuncular: Oscar Kennedy (genç Nigel) ,
Victoria Hamilton (anne), Ken Stott (baba),
Oyuncular: Oscar Kennedy (genç Nigel) ,
Victoria Hamilton (anne), Ken Stott (baba),
Matthew McNulty (Josh),
Helena Bonham Carter (Mrs.Potter)
Toast, muhtemelen geçen sene bir blog yazarının blogunda görüp de "izlemeliyim" dediğim bir filmdi. Çünkü oyuncu kadrosuna Helena'yı dahil etmişti. Bence bir filmi izlemek için bu yeterli ve geçerli bir neden.
Bu nedenle film hakkında hiçbir ön okuma yapmadım, itiraf ediyorum. Ancak anladığım kadarı ile film biyografik bir filmmiş. Bu durumda benim tanımadığım fakat ünlü olması kuvvetle muhtemel bir aşçının çocukluğunu ve gençliğini konu edinmiş.
Toast bayram nedeniyle gelen misafirler ve annem tarafından defalarca kez bölünmüş olsa da sevdim. Helena'yı bu kez içinde bulunduğu yaşamdan kurtulmaya, kendisini belki bir üst sınıfa atlatmaya çalışan bir temizlikçi kadın olarak görüyoruz. Sarı saçları, ayarsız davranışları ve mükemmel yemekleri. Zaten esas kahraman Nigel ile konuşabilecekleri tek konu bu, lezzetli yiyecekler. Çünkü annesinin yerini almaya çalışan bu kadından nefret ediyor Nigel.
Filmde küçük bir öpüşme sahnesi var. Sinemalar.com'da çok konuşulmuş anladığım kadarı ile. Beni rahatsız etmedi. Gereksiz bulanlar olmuş. Emin olmamakla birlikte şöyle bir tahminde bulundum: Eğer bu biyografik bir filmse -ki öyleymiş-, Nigel yani üzerine film çekilen kişi hayatında önemli bir yeri olduğunu belirterek bu anıyı anlatmışsa filme de koymak istemeleri çok doğal. Öyle olmasa bile, yani bu anı tamamen uydurulmuş, filme eklenmiş olsa bile orada balet olmak isteyen çocuğun Nigel'e söyledikleri, sonraki adımı atması konusunda onu cesaretlendirmesi açısından bence çok makul. Muhtemelen saçma bir cümle oldu ama toparlayamadım. Demek istediğim, bence o sahne orada olmalıydı ve olmuş da.
Filmde küçük bir öpüşme sahnesi var. Sinemalar.com'da çok konuşulmuş anladığım kadarı ile. Beni rahatsız etmedi. Gereksiz bulanlar olmuş. Emin olmamakla birlikte şöyle bir tahminde bulundum: Eğer bu biyografik bir filmse -ki öyleymiş-, Nigel yani üzerine film çekilen kişi hayatında önemli bir yeri olduğunu belirterek bu anıyı anlatmışsa filme de koymak istemeleri çok doğal. Öyle olmasa bile, yani bu anı tamamen uydurulmuş, filme eklenmiş olsa bile orada balet olmak isteyen çocuğun Nigel'e söyledikleri, sonraki adımı atması konusunda onu cesaretlendirmesi açısından bence çok makul. Muhtemelen saçma bir cümle oldu ama toparlayamadım. Demek istediğim, bence o sahne orada olmalıydı ve olmuş da.
Imm... Bunun dışında film müziklerini beğendim. Özellikle şu sahne ve şarkı çok güzeldi. Baya bir iç geçirdim...
Genel olarak Toast çok sürükleyici, su gibi akan bir film olmasa da güzeldi. Mekân, kıyafetler, renkler özellikle hoşuma gitti. Bir de plastikten yapılmış gibi duran o haşmetli, güzel kekler, pastalar...
Filmden beynime şu üç cümle kazındı:
- Bir şeylerden yoksun kalmak sizi ona karşı daha da acıktırır.
- Ne kadar kötü şeyler olursa olsun size tost yapan birini sevmemeniz imkansızdır.
- Hayatta her seçenek vardır. Sadece cesur olmalısın.
Ve tabii ki, hayatıma yeni bir şarkı kazandıran her film gibi, Toast'ta tarafımdan unutulmamaya mahkûm oldu.
Bu da eşlik etmek isterseniz diye...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder