- "Deli burnuyla görür" gözleriyle göreceğine ve anlaşılan Tanrı vergisi aklın ışığının daha binlerce yıl yanması gerekecekti ilkel inancın son kalıntılarının da defedilebilmesi için.(sf.21)
- Bir an içinden,kendisinin çocuğun babası olduğu yollu,rüya gibi bir düşüncenin yükselmesine izin verdi.Keşiş olmamıştı da sıradan bir kentliydi,belki namuslu,iyi bir zanaatkâr,bir kadınla,sıcak,yünle karışık süt gibi kokan bir kadınla evlenmiş,ondan bir oğlu olmuştu,şimdi de onu sallıyordu dizlerinde,kendi çocuğunu,bıcı bıcı,eski bir imgeydi bu,dünya kadar eski,yine de dünya durdukça hep yeni ve doğru kalacak bir imge,aah ah! (sf.22)
- Ama bu derece bir alçakgönüllülükle çekip gidebilmek için asgari bir iyi niyet gerekliydi (...) (sf.27)
- Kadın,içi çocukken ölmüş olsa da çok yaşamak talihsizliğine uğradı.(sf.36)
- Denizin kokusu öyle hoşuna gitti ki,onu günün birinde saf ve katışıksız olarak ve içinde boğulabileceği kadar çok ele geçirmeyi diledi.(sf.42)
- Onu elde etmeliydi,sırf sahibi olmak için değil,yüreğinin dinginliği aşkına.(sf.45)
- İcatlara kuşkuyla bakardı,çünkü her icat,bir kuralın bozulması anlamına gelirdi.(sf.59)
- Bir savaş gemisinin pahası 300.000 livre ederdi,batmasıysa beş dakika sürmezdi,tek bir top ateşine bakardı,gitti mi gider,yok olurdu,ödediğimiz vergilerle birlikte.(sf.64)
- "İnsanın felaketi,sessizce odasında,ait olduğu yer olan odasında oturmak istememesinden gelir," der Pascal.(sf.64)
- Parfüm zaman içinde yaşar;gençliği,olgunluğu,yaşlılığı vardır.Ve ancak hayatının üç çağında da aynı hoş biçimde koku veriyorsa başarılı olmuş denebilir.(sf.70)
- Tanrı gönderir iyi zamanları da kötü zamanları da,ama kötü zamanlarda yanıp yakılalım istemez,erkekçe göğüs gerelim ister.(sf.74)
- "Her sanatta ve her zanaatta -Bak gitmeden bunu aklına yaz!- yetenek hiçbir şey ifade etmez,ama deneyim,alçakgönüllülükle,çalışkanlıkla elde edilmiş deneyim her şeydir."(sf.84.)
- Kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki,sözden,gözle görmekten,duygudan,iradeden daha güçlüdür.Savılıp atılamaz bu inandırıcılık,soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi,o da içimize işler,doldurur bizi,hepten ele geçirir,çaresi yoktur.(sf.92)
- En ufak bir vesile olmasa bile hep uyanık bekliyordu dışarıdan gelip de içine girmesi gereken her şeye karşı duyduğu güdüsel kuşku.(sf.124)
- Bu kokunun mülkiyetini,hemen ardından kaybı ile korkunç derecede pahalı ödeyeceğini bilse de,mülkiyeti ve kaybı,ikisinden de bir kalemde vazgeçmekten daha çekici görünüyordu gözüne,çünkü ömrü boyunca hep vazgeçmişti.Ama sahip olduğu,kaybettiği olmamıştı daha hiç.(sf.202)
- Uyumak başarının ruhunu tehlikeye atardı.(sf.228)
- Ömründe bir kere öbür insanlar gibi olup içindekini dışa vurmak istiyordu:Nasıl onlar sevgilerini,aptalca hayranlıklarını dışa vuruyorlarsa o da nefretini dışa vurmak istiyordu şimdi.Bir kere,sadece bir kere kendi gerçek benliğiyle anlaşılıp başka bir insandan kendi tek gerçek duygusuna,nefretine bir yanıt almak istiyordu.(sf.250)
Pazar, Şubat 19, 2012
Koku-Patrick Süskind
Etiketler:
Almanya,
Can Yayınları,
Patrick Süskind,
Roman
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder