Çeviren: Aslıhan H. Bağdatlı
Özgün Adı: Highlander Unmasked
Kapak Tasarımı: İlknur Muştu
Yayın Yılı: 1.Baskı / İstanbul 2011
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Nereden başlasam anlatmaya bilemiyorum...
Aslında, sanırım kitabın kapağından başlayacağım. Ben Koridor'un kapağını pek sevmemiştim kitabı okurken. Gavurlardaki nasılmış diye bir bakayım dedim. Soldaki gibiymiş. Bizimki daha güzel olmuş bence. Bu önemsiz detayı en başta vermekle iyi ettim. Sonra resmi nereye nasıl sokuşturacağımı bilemeyebilirdim.
Tarihi aşk romanlarının ortak özelliği, erkek ana karakterin pipisinin büyük oluşu galiba. Evvela bunu anladım. Ben istiyorum ki aşk romanlarının birinde de erkek iktidarsız olsun mesela. Buna rağmen aşkları sürsün gitsin. Üç saniyede bir fiki fiki yaparsan istemesen de aşık olursun, meh. Biz de görelim bakalım sekssiz aşk oluyor muymuş.
Romanda iki ana karakter var, her zamanki gibi. Alex ve Meg. Meg, bir klanın kızı. Ağabeyinin zekâsında sorunlar olduğu için hayatı boyunca idare işlerinde babasına yardım etmiş. Babasının sağlığının bozulmasıyla da işleri üstlenecek bir "erkeğe" ihtiyaç var. Bu kişi kardeşinin yardımcısı gibi görünecek fakat her şeyi idare edecek. Babası Meg'e bu adamı seçme özgürlüğü vermiş. O da klanını idare etmek için en uygun kişiyi arıyor. Önceliği bu, babasının güvenini boşa çıkarmamak.
Ancak bir gün, Mag ve annesi bir saldırıya uğruyor ve böylece Mag'in yolu Alex ile kesişiyor... Bu da aşktan önce cinselliğin geldiği bir roman oldu. Önce seviştiler, aşık olduklarını sonra fark ettiler. Ay çok ilginç ve saçma geliyor böyle şeyler bana...
Olayları çok anlatmak istemiyorum. Spoiler vermiyeyim, hem üşeniyorum. Mirasyedi diye bir kitap okumuştum daha önce, o da bu tarzdı. Tarihi romance diyorlar sanırım, açıkçası pek bilmiyorum. Onun anlatımını pek sevmemiştim mesela. Sanki dili çok basitti, çok kabaydı, çok sevimsizdi. Bu kitap öyle değildi ama, bundan öyle rahatsız olmadım.Yalnız, bir cümlenin her beş cümlede bir araya sokuşturulmasına gıcık oluyorum. Mesela "onun baharatlı erkeksi kokusu Mag'in başını döndürüyordu"... Tamam Mag baharat kokusundan hoşlanıyormuş, adamdan da hoşlanıyormuş. Başı dönüyormuş koklayınca. TAMAM! KARAKTERLERİ HER KARŞILAŞTIRDIĞINDA BELİRTMEK ZORUNDA MISIN?! Böyle şeyler nedense çok sinirimi bozuyor yahu... Söyleniyorum sayfalar boyunca...
Sonra, bir de olay örgüsü çok saçma sapan oluyor galiba bu kitaplarda. Bir anda görüyorlar birbirlerini, bir anda aşık oluyorlar. Sonra tüm dünya da bunlar birleşsin diye seferber oluyor da bu salaklar birbirlerine naz niyaz edecekler diye birleşemiyorlar...
Mirasyedi'de de bunda da aynı son. Daha evlenemeden kadın hamile kaldı... Bilemiyorum, sanki bunları kadınların yazdığı ne kadar belli, değil mi? Yani sanmıyorum ki bir erkek hemen evlenmek, evlenir evlenmez de çocuk yapmak istesin. Genelde böyle şeylere kendini hazır hisseden kadın olur ve erkeği de ikna eder, değil mi?
Böyle oldu bittiye gelmesini sevmiyorum her şeyin. Olaylar da çok saçma sapan oluyor. Ben istiyorum ki ya ana konu ikisinin ilişkisi olsun, diğer şeyler yan konu olsun ya da bir olay etrafında dönsün olay, araya da aşk ve fiki fiki yerleştirilsin. Hepsi birden olmuyor yahu, ne o tamamlanmış oluyor ne öteki. Ben de pek zevk alamıyorum...
Böyle kitapları, bir ara vermek, kafamı boşaltmak veya okuma hızımda rahatsız edici bir düşüş gördüysem çabucak bitirip kendimi tatmin etmek için okurum. Bu kitabı da bir günde bitirdim sayılır. Dediğim gibi, okuduğum en güzel aşk romanı değildi. Ama diğerine nazaran iyiydi. Çerez niyetine okunabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder