Daha "Bin Dokuz Yüz Seksen Dört"ün etkisinden sıyrılamamışken okuduğum Hayvan Çiftliği beni öyle ürpertti ki yazmak için yarını bekleyemedim.
Tekrar tekrar ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki mükemmel bir bakış açısı, inanılmaz bir hayal gücü ve ifade yeteneği sergileyen Orwell'e hayran olmamak elde değil.
Etkilendiğim her şeyde olduğu gibi bunda da kendimi ifade etme konusunda zorluk yaşıyorum. Ne söylersem söyleyeyim yeterli olmayacak gibi geliyor ve büyük bir olasılıkla bu doğru.
Arka kapakta, "reel sosyalizm" eleştirisi olarak tanımlanan kitabı bir görüş/rejime indirgemek bana çok yanlış geliyor. Hayır, bence Hayvan Çiftliği bir "reel sosyalizm" eleştirisi değil. Bence Hayvan Çiftliği insanoğlunun tatmini mümkün olmayan egosuna, aç gözlülüğüne, karakter (sizlik) sorununa tutulmuş bir mercek.
Yine darmadağınım, yine düşünmekten bile aciz bırakıldım Orwell tarafından.
Bir kitabını daha okumaya cesaret edebilecek miyim bilemiyorum.
Muhtemelen edeceğim.
"Sonunda, Clover, "Gözlerim artık iyi görmüyor," dedi. "Gerçi gençken de doğru dürüst okuyamazdım ya. Ama bana öyle geliyor ki, yazılarda bir değişiklik var. Yedi Emir eskisi gibi duruyor mu, Benjamin?"Deminden beri bu cümleler kafamda yankılanıyor, her nasılsa diğerlerinin arasından sıyrılıyorlar.
Bu sorudaki çaresizlik, hayal kırıklığı ve aldatılmışlığın getirdiği umutsuzluk ve üzüntü daha iyi nasıl anlatılabilirdi ki? Bunun üzerine ne söylenir?
Orwell mükemmel bir tespit yapmış.
Evet;
TÜM HAYVANLAR EŞİTTİR,
AMA BAZILARI DAHA EŞİTTİR.
Kitabı çok merak ettim :)
YanıtlaSilÇok güzel bir kitap.
Sil