Çarşamba, Haziran 27, 2012

Gelibolu ~ Buket Uzuner

Uzun Beyaz Bulut

Kapak Tasarımı: Timuçin Unan
Yayın: 31.Basım / Ekim 2007
Yayın Evi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 323

ARKA KAPAK

Çanakkale 2000
Çanakkale Savaşları'nda ölen büyük dedesinin kayıp mezarını aramak için Gelibolu'ya gelen Yeni Zelandalı genç bir kadın ve Çanakkale Milli Parkı'nda bastonuyla dolaşan Türk Nine'nin akıllara durgunluk veren seksen beş yıllık sırrı...

Çanakkale 1915
Osmanlı teğmeni Ali Osman Bey ile Anzak Er Alistair John Taylor'ın birlikte insanlığa verdiği dehşetengiz ders...

Tarih kitaplarında yer almasına henüz hiçbir milletin izin vermeye hazır olmadığı büyük insanlık sınavı: Aynı adam aynı savaşta iki düşman ülkede savaş kahramanı olur mu? Ya da: Tarih düz okunacak bir metin midir? Ve tarih yeniden yazılmalı mıdır?

Buket Uzuner, romancılığının doruklarında bir başyapıta daha imza atıyor.

  • Türkiye köylüleri çok konuksever, alçakgönüllü ve kalenderdir, ama kendilerinden olmayan herkesi 'yabancı' sayar; yabancılara da asla güvenmezler. Köylüler ayrıca hem zamanı, hem de kendi bedenlerini donduran özel bir güce sahiptirler. İstedikleri zaman bu güçlerini kullanır ve hiç kımıldamadan çevrelerinde kendi dokunulmazlıklarını sağlayan bir etki yaratabilirler (sf.9).
  • Köylüler münasebetsiz buldukları her şeye verdikleri yüzyıllık tepkiyi hemen verdiler: Tepkisiz kaldılar! (sf.10)
  • Başkalarıyla uğraşmak, kendinle uğraşmaktan daha kolaydır. (sf.54)
  • Asıl büyük düşman olan cehalet ve ilimsizlikle mücadele edilmiyor. (sf.66)
  • Ah Valideciğim, bu cehalet ne hain bir düşmandır ki, cahil beşeri ileri yaşlarda bir çocuk kadar naif, bir arızalı gibi eksik ve bir yoksul kadar muhtaç bırakmakta, zavallı duruma sokmaktadır. Cahillikle yan yana yaşayan beşerin köle olmaktan başka kaderi yoktur. (sf.67)
  •  Çeşit çeşit kuşların, böcek, envai (çeşitli) türden yılan, kemirgen ve yüzlerce farklı şifalı otun, "Olmaz böyle lezzet..." dedirten sebze ve meyvelerin yan yana kavgasızca yaşadığı bu cennete harp etmek ancak insan denen canlı çeşidine mahsus bir kusur, bir büyük zaaf, emsalsiz bir talihsizlik olsa gerektir. (sf.100)
  • "Her ihtilâl imha etmek için kan döktüğü zorbaların yerine en evvel kendi ihtilalcilerini oturtur." (sf.102)
  • "Askerlikharp ve sulh esnasında farklı olan tek meslektir." (sf.106/ 107)
  • Zannımca çok meşakkatli durumlarda birbirlerine katlanabilen ve destek olan insanlar gelecekte de hakiki dost olurlar. (sf.110)
  • İntikam yangını çok acıtır Valideciğim. İnsan o an cinnet geçirmenin hududunda için için ağlayarak bekler. O an, insanın tıpkı doğduğu ve öldüğü an kadar yalnız olduğu andır. Sonra ya cinnet geçirir, ya da kurtulur.Çünkü insanın insana ettiği zulmün en büyüğünü gören yürek o an iflas etmiştir. Ümidin bittiği andır o an. Ve insan bu manzarayı gördükten sonra bir daha aynı insan olamayacağını çok iyi anlamıştır. (sf.114)
  • Çünkü hakiki cephe hikâyelerinde kahramanlık yoktur. Kahramanlık ancak tarih kitaplarında ve romanlarda bulunur. (sf.116)
  • Kanıksamak tehlikeli bir histir Valideciğim. Çünkü insanın yüreği kabuk bağlamaya, derisi kalınlaşmaya başlayınca artık insan olmaktan vazgeçmiş sayılır ve başına her türlü musibet (felaket) gelebilir. (sf.118)
  • Ancak bir ananın evlâdına baktığında gözlerini ağzına kadar dolduran tolerans, sevgi ve her fedakârlığa hazır olmanın o emsalsiz kuvveti. Bu kuvvet öyle emsalsizdir ki, dünyanın en kuvvetli, cesur ve tecrübeli askeri bile bir ananın bu kuvvetiyle rekabet edemez. (sf.122)
  • Bir savaşın en berbat tarafı hayatlardan çok, yaşayanların umutlarını yok etmesidir. (sf.135)
  • Kızım, adil olmak dünyanın en büyük eziyetidir. Ama bir defa muvaffak olursan, gözündeki perde kalkar, vicdanında körlük biter, artık hür olursun fakatbundan soona bütün namussuzları çıplak gözle görmek zorunda kalırsın. (sf.167)
  • Yaşlıların aniden uykuya dalışları, doğanın küçük ölüm provalarıdır. (sf.182)
  • Adalet, dürüstlük, cesaret ve ileri görüşlülük gibi insani değerlere ihtiyaç duyan ve bunlar kendi devleti tarafından karşılanmayan insanlar kendi çözümlerini yaratırlar. (sf.198)
  • İnsanı başkalarından fazla kendi yüzleşmeleri dehşete düşürür. (sf.208)
  • Sessizlik gerekli olduğu yerlerdeki boşlukları bir merhem gibi örter. (sf.213)
  • "Özgürlük temiz hava gibidir. Herkese her zaman gereklidir!" (sf.222)
  • "Sevdalının kokusuyla baştan çıkmayana âşık denir mi heç?" (sf.223)
  • "Bak kadın kadın gibi olmalı ha! Erkek de erkek gibi. Şimcik televizyonda görüyom, böyük şehirlerde fare gibi köpek besliyorlar evlerde, nedir o ööle? Soonadan mı ürettiler onları fabrikada ne marı? Hayvanı da maskara durumuna sokmuşlar, zavallıcık... 'Acaba ben köpek miyim, fare mi?' der gibi kedi sesiyle havlar durur, derdine yanar." (sf.235/236)
  • Düşünceler yoğunlaşıp, katı bir cisim gibi ağırlaşınca  düşüncelerin yoğunlaştığı mekânda zaman donar. (sf.238)
  • Çocukluk şarkıları hepimizin içinde hayatımız boyunca taşıdığımız çok güçlü ağrı kesicilerdir. (sf.263)
  • Tatminsizlik, hazımsızlığa benze bir histir. İnsanın midesini ekşitir ve yakar. (sf.266)
  • "Gerçek hepimize akıl ve cesaret kapasitemizin alacağı kadar kendini gösterir. Çünkü gerçek hak edilmelidir." (sf.267)
  • "İnsan kanının rengi kırmızıdır. Milliyetçilik kan renginde bulunmaz." (sf.314)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder