Çeviren: Elâ Güntekin Resimler: Maurice Druon Yayın Evi: Can Yayınları Yayın Yılı: 1984 Sayfa Sayısı: 110 |
ARKA KAPAK
Yeşil Parmaklı Çocuk, ünlü Fransız yazarı Maurice Druon'un çocuklar için yazdığı tek öyküdür. Bu kitap bugün çocuk klasikleri arasında yer almaktadır. Bu kitapta anlatılan Yeşil Parmaklı Çocuk, başka çocuklara hiç benzemez. Hiç tükenmeyen ilgileri ve amansız öfkeleriyle, büyüklerin kalıplaşmış davranış ve alışkanlıklarına karşı çıkar. Hastalıklar, umutsuzluklar, kısıtlanmış özgürlükler ve savaşlar onu her zaman şaşırtır. Ve Yeşil Parmaklı Çocuk'un gizli ama çok işe yarayan bir gücü vardır: Elleri. Dokunduğu her şeyi yeşillendiren, çiçeklendiren bir güç. İşte bu gücüyle dünyadaki tüm kötülükleri yenik düşüren bu çocuğu çok seveceğinize inanıyoruz.
*
- Kaygı, uyanır uyanmaz göğsünüzü sıkıştıran ve gün boyu yakanızı bırakmayan, acı bir duygudur. Kaygı, odalara girmek için iğne deliğinden bile süzülür, rüzgârla birlikte yaparakların arasına uçuşur, kuşların şakımalarına tüner, zillerin telleri boyunca bir o yana bir bu yana koşar durur. (sf.19)
- Yaşam aslında en iyi okuldur. (sf.22)
- İnsanın aklına takılan bir düşünce zamanla karara dönüşür. Karar ise, uygulanmaya konmadan, insanın içi rahat etmez. (sf.36)
- Büyüklerin bir huyu vardı: açıklanması olanaksız şeyleri ne pahasına olursa olsun açıklamak isterler.
Onları şaşırtan her şeyden yedirgin olurlar. Dünyada yeni bir olay mı var, tuttururlar, daha önceden bilinen başka bir olayla benzerşiğini kanıtlayacağız diye. (sf.41) - "Kutuda sardalya gibi yanyana, ışıksız yerlerde yaşamaktan renkleri solmuş bu insanların. Ben de kutuda sardalya olsam mutlu olmazdım." (sf.47)
- "İnsan mutsuz olduğunu anlamak için önce mutluluğu tatmış olmalı." (sf.54)
- "Söyle bakalım Tistu, bu gün neler öğrendin? Tıp konusunda ne biliyorsun?
Tistu şöyle yanıt verdi:
"Tıbbın, acı çeken bir yürek karşısında çaresiz kaldığını öğrendim. İyileşmek için insanda yaşama isteğinin olması gerek. Doktor amca, insanlara umut veren haplar yok mudur?" (sf.56) - Arada bir, bir Bay çıkar ortaya, açıklanamayan olayların bir bölümünü açıklığa kavuşturur. Büyüklerin ilk işi, bu gibi kişileri alaya almaktır. Bay Trounadisse'in düzeni bozdukları gerekçesiyle, bu gibileri kulaklarından tuttukları gibi deliğe tıktıkları da görülmüştür. İş işten geçince, yani adam öldükten sonra haklı olduğunu anlayıp anısına bir anıt dikerler. Bu gibi kişilere "Dâhi" denir. (sf.59)
- Savaşta herkes bir şeyler yitirir. (sf.71)
- İnsanlar tanımadıkları kişilerin başına gelen yıkımları doğal karşılarlar. (sf.93)
- Oğulları büüklerin düzenini bozup başları derde girdiğinde, anneler kendilerini hep bir parçacık suçlu bulurlar. (sf.94)
- Oysa kimse kimsenin içyüzünü bilemez. (sf.97)
- Her yaşamın sonunda ölüm vardır. (sf.100)
- Ama bilmeceler ölüme vız gelir. Bilmeceyi soran ölümün kendisidir. (sf.102)
- "Ölüm varken insanların birbirlerine durmadan kötülük etmeye çalışmaları aptallık değil de nedir?" (sf.103)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder