- Aslında herkes de bilir bunu.Ne var ki kimse açıkça itiraf etmez,çünkü orkestra müzisyeninin tabiatında hafif kıskançlık vardır.Bizim konsertmayster,kontrbas olmasa elinde kemanıyla,elbiseleri olmayan imparator gibi -kendi önemsizliğinin ve kendinibeğenmişliğinin gülünç bir timsali olarak- orta yerde kalıvereceğini kabul edecek olsaydı hali nice olurdu?Hoş olmazdı.Hiç hoş olmazdı.
- Öyle insanlar tanıyorum ki,içlerinde bütün evren gizlidir,ölçülemez boyutlarda bir şey.Ama ortaya çıkarmak olası değil.Kesinlikle değil.
- Malum,Fransız milleti öfkeyi sever.Bir yerlerde bir devrim havası esmeye görsün,Fransız hemen orada değil midir?
- ...Bakın-ama öyle sık görülen bir şey ki.İyi olan ne varsa ölüyor,çünkü zamanın akışı iyinin karşısında.Ve bu akış önüne ne çıkarsa ezip geçiyor.
- Kontrbas,insanın ne kadar uzaklaşırsa o kadar iyi işittiği tek çalgıdır,ki bu da sorunlu bir durumdur.
- Çünkü kontrbas çalmak sırf kuvvet meselesidir,müzikle ilgisi arkadan gelir.Bunun içindir ki,bir çocuk hayatta kontrbas çalamaz.Ben kendim on yedi yaşımda başladım.Şimdi otuz beşimdeyim.Gönüllü olarak başlamış değilim.Daha çok,bakire bir kızın çocuğu olması gibi,rastlantıdan.
- Yok,gerçekten insan anasından kontrbasçı olarak doğmuyor.Kişiyi oraya götüren yol nice yanılmalardan,hayal kırıklıklarından geçiyor.Diyebilirim ki,bizim Devlet Orkestrası'ndaki sekiz kontrbasçı içinde bir tanesi bile yoktur ki hayatın sillesini yememiş olsun ve de yediği sillelerin izi bu gün bile hâlâ yüzünden okunmuyor olsun.Tipik bir kontrbasçı kaderi olarak kendiminkini örnek gösterebilirim:baskın bir baba,memur,sanatla filan ilgisi yok;zayıf bir anne,flüt çalar,aklı fikri sanatta;ben çocuk olarak annemi taparcasına seviyorum;annem babamı seviyor; babam küçük kız kardeşimi seviyor;beni seven yok -yani şimdi öznel açıdan bakınca.Babama olan nefretimden memur değil sanatçı olmaya karar veriyorum;ama annemden öç almak için de en büyük,en kullanışsız,soloya en elverişsiz çalgıyı seçiyorum;üstelik hem onu ölesiye incitmek hem de babama mezarı başında bir tekme atmış olabilmek için tutup gene de memur oluyorum:Devlet Orkestrası'nda kontrbasçı,üçüncü sıra.Bu sıfatla günbegün,dişi çalgıların -yani şimdi biçim bakımından- en büyüğü olan kontrbas aracılığıyla kendi annemin ırzına geçiyorum ve tabii bu bitmek bilmez sembolik ensest ilişkisi her seferinde ahlaki bir felaket oluyor;her basçının alnının ortasına yazılıdır bu felaket.
- Ve bu işlevi bakımından -şimdi gene müzikten söz edecek olursak- kontrbas,ölümün simgesi olarak,içinde müziğin de hayatın da aynı biçimde yitip gitme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu mutlak hiçliğe karşı savaşır.
- Viyolonsel ise,malum,kontrbas kadar battal değildir.Birbirini seven ya da sevmek isteyen iki insanın arasına bas gibi paldır küldür girmez.
- Çünkü bir orkestra,gözünüzün önüne getirin şimdi,sıkı bir hiyerarşiye göre kurulmuş bir yapıdır,böyle olmalıdır ve bu niteliğiyle toplumun bir aynasıdır.Belli bir insan topluluğunun değil,genel olarak insan toplumunun.
- ...bu günün seyircisi dahafazla alkışlamasına fırsat verilmezse cezalandırılmış gibi hissediyor kendini...
- Müzik öyle ha deyince bitivermez ki!
- Çünkü müzik insani bir şeydir.Politikanın,dünyada olup bitenin ötesinde bir şey.Bütün insanlığa özgü bir şey,diyebilirim,insan ruhunu ve insan beynini oluşturan bir temel unsur.
- Benim neye ihtiyacım var,biliyor musunuz?Bana hep,ele geçiremeyeceğim bir kadın gerek.Ama onu ele geçiremediğime göre,kadına da ihtiyacım yok demektir.
- "Düşünmek,herkesin acemice uygulamasına gelmeyecek kadar güç bir şeydir."
- Çıldırmamak işten değil.İşin sonu sefalet,öyle de böyle de...
Pazar, Şubat 19, 2012
Kontrbas-Patrick SÜSKİND
Etiketler:
Almanya,
Can Yayınları,
Oyun,
Patrick Süskind
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder