Cumartesi, Ocak 28, 2017

Kum Kitabı ~ Jorge Luis Borges


-Eğer bu sabah ve bu karşılaşma birer düşse, her ikimizin de düş görenin kendisi olduğunu düşünmesi gerekir. Belki düş görmeyi bir yana bırakacağız, belki de bırakmayacağız. Ama başka görevlerimiz arasında bizim gerçek görevimiz, evreni, doğmuş olmayı, gözlerle bakmayı ve soluk almayı kabullendiğimiz gibi düşü de kabul etmemiz.
-Peki, ya düş sürecek olursa? diye sordu kaygıyla.
Hem onu hem de kendimi yatıştırmak için hiç de öyle duyumsamadığım halde kendime çok güveniyormuş gibi yaptım. Ve konuştum:
-Yetmiş yıl sürdü benim düşüm. Gerçekte, uykudan uyanıp da kendi kendisiyle karşılaşmayan insan yoktur. Şu anda bizim başımıza gelen de aynı şey, tek farkı, iki kişi olmamız. (sf.45)

Yalnızca bireyler varolurlar, eğer herhangi bir kişi varolmuşsa. (sf.48)

Şiir, eğer onu gerçekleşen bir olay öyküsü olarak değil de, çok güçlü bir isteğin dışavurumu gibi algılarsak, güzeldir. (sf.49)

Korkaklığına tanık olduğum için Fermin Eguren beni hiç bağışlamadı. (sf.67)

Sözcükler ortak bir anı gerektiren simgelerdir. (sf.77)

İnsan ölülerle konuşurken onların ölü olduğunu unutuyor. (sf.79)

Bir açıklamada bulunayım. Bir şeyi görebilmek için onu anlamak gerekir. Koltuk insan bedenini, eklemlerini ve tüm organlarını önceden kabullenir; makas da kesme eylemini. Bir lamba ya da bir taşıt için ne demeli? Bir vahşi, misyonerin İncil'ini algılayamaz; bir gemi yolcusu, halatları tayfaların gördüğü gibi göremez. Evreni gerçekten görebilmiş olsaydık belki onu anlardık. (sf.85)

-Şu anda ikimizin paylaştığı bir günah, diye mırıldandı Kral. İnsanoğluna özgü gerçek bir armağan olan Güzelliği tanımış olmanın günahı. Cezasını çekmek de bize düşüyor şimdi. Sana bir ayna ve altından bir maske verdim; işte sonuncu ve üçüncü bir armağanım.
Sağ eline bir hançer verdi. (sf.101)

Üstelik kimse kimseye bir şey öğretemez. Onu tek başına arayıp bulmalısın. (sf.107)

-Sahip olduğun ilk kadın sana ne verdi? diye sordu.
-Her şeyi, diye yanıtladım.
-Bana da yaşam her şeyi verdi. Yaşam herkese her şeyi verir ama çoğu bunu bilmez. (sf.108)

Birbirinin aynı olan iki tepe yoktur, ama dünyanın her yerinde ovalar birbirlerine benzerler. (sf.109)

(Varolmak, resmedilmektir) tuhaf dünya görüşümüzün başı, ortası ve sonuydu. (sf.112)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder