Salı, Ocak 03, 2017

Bakir İntiharlar ~ Jeffrey Eugenides


"Bu kötü toplumun bir başka kötülüğü daha işte," dedi bize. "Onların Tanrı'yla ilişkisi yoktu." Ona Bakire Meryem'in plastik kaplı resmini hatırlattığımızda, "Taşıması gereken İsa'nın resmiydi," diye itiraz etti. (sf.16)

Bazılarımız ona âşık bile olmuş ama bunu kendimize saklamıştık, çünkü onun kız kardeşlerin en tuhafı olduğunu biliyorduk. (sf.39)

Kız olmanın bir anlamda tutsaklık olduğunu ama bu tutsaklığın insanın aklını çalıştırıp hayal dünyasını genişlettiğini hissediyorduk; hangi rengin hangisiyle uyumlu olacağını ancak bir kız kendiliğinden seçebilirdi. Aslında kızlar bizim ikizlerimizdi, hepimiz aynı posta sahip hayvanlar gibiydik şu evrende ve bizimle ilgili hemen her şeyi bilmelerine karşın onlar bizim için birer soru işaretiydi. Sonunda şunu açık olarak kavramıştık: Kızlar kılık değiştirmiş kadınlardı, aşkı da ölümü de anlıyorlardı; bizim görevimizse, onları büyülüyormuş gibi görünen sesler çıkarmaktı. (sf.43)

Chase Buell, Lisbon'ların kapısının altından atmadan önce annesinin yazdığı karta bakmış ve şunları okumuştu: "Neler hissettiğinizi bilmiyorum. Biliyormuş gibi yapmaya da kalkışmayacağım." (sf.50)

"Pencere hâlâ açıktı," dedi Bay Lisbon. "Onu kapatmayı hiçbirimiz düşünememiştik herhalde. Yapmam gerekeni biliyordum. Pencereyi derhal kapamalıydım yoksa sonsuza kadar oradan aşağı atlamaya devam edecekti." (sf.63)

"Dönen dünyanın tek hareketsiz noktasıydı o" (sf.79)

Sonradan yaşamış olduğu bütün aşklardan daha gerçekti, çünkü gerçekle sınanması gerekmemişti ve aynı aşk, yakışıklılığını ve sağlığını yitirmiş halde çöldeyken bile hâlâ aklını kurcalıyordu. "Neden, nasıl bilinmez," dedi, "bir bebeğin yüzü, bir kedinin tasması, herhangi bir şey bana onu hatırlatıverir." (sf.79)

"Keder ve matem doğaldır. Bir şeyin üstesinden gelmek bir karar meselesidir." (sf.105)

Çatıda seks, her zaman için oldukça tuhaftı, fakat bunu kışın buz gibi soğuğunda, yağmur altında yapmak kişinin zevk düşkünü olduğunu değil, derin bir ruhsal karmaşa ve umutsuzluk içinde kendi kendini yok etmek istediğini gösteriyordu. Bazılarımız Lux'ın doğaüstü güçleri olan, soğuğa, rüzgâra ve yağmura metelik vermeyen bir buzlar kraliçesi olduğunu düşünse de, çoğumuz onun soğuk algınlığından ölme tehlikesi olan, belki de bunun peşinde koşan genç bir kız olduğunu biliyorduk. (sf.150)

Yara izi kalbin de dizin de üzerinde olabilir. Farkını bilemiyoruz. (sf.172)

Daima ölmek istemesine rağmen merdivenden aşağı inerken çerçevesiz gözlüklerinin arkasındaki gözleri endişeyle açılır, düşmemek için trabzana sıkıca yapışırdı. (sf.176)

Sonunda onu şaşırtan ölüm değil, hayatın inadı oldu. (sf.176)

"Biz Yunanlar karamsar insanlarız, intiharı anlarız. Ama intihar eden kızının artından yılbaşı ışıkları asmak... İşte bunu anlamamız imkânsız. Yia yia'm Amerika'da neden herkesin sürekli mutluymuş gibi davrandığını bir türlü anlayamıyor." (sf.176)

"Onların koruduğu ağaç değil, kardeşlerinin anısıydı" (sf.184)

Hepsini Lux yazmıyordu, kısa ve imzasızdılar. Biri şöyleydi: "Bizi hatırlıyor musunuz?" Bir başkası: "Aşağılıklarla işimiz yok artık." Bir başkası daha: "Işıklarımıza dikkat edin." En uzunu şuydu: "Bu karanlıkta mutlaka bir aydınlık olacak. Bize yardım eder misiniz?" (sf.194)

Kuruyup giden ormanlarımız yüzünden kıydılar canlarına, pervanelere takılıp yaralanan ve her gün sayıları daha da azalan denizinekleri yüzünden, piramit gibi yükselen, üst üste yığılı kullanılmış araba lastikleri için, bulamadıkları ve hiçbirimizin onlara veremeyeceği o özlenen aşklar yüzünden. (sf.247)

Bütün bunlar, rüzgârın peşinde koşmaktı. İntiharların özünde keder ya da gizem değil, müthiş bir bencillik vardı. Kızlar hayatlarıyla ilgili kararı Tanrı'nın ellerine bırakmamış, kendileri vermişti. Aramızda yaşayamayacak kadar güçlüydüler, kendilerine düşkünlerdi, her şeyi çok iyi görüyorlardı, aynı zamanda da kördüler. Onlar için hayat, doğal ölümü daima yenen hayat değil, sıradan bir günlük ayrıntılar listesiydi: Duvarda tıkırdayan saat, öğle zamanı loş bir salon ve akıl almaz bir şekilde sadece ve sadece kendini düşünen bir insan. Beyni acı, bireysel incinme ve kaybolan hayaller dışında her şeye kapalı olan bir insan. (sf.250)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder