Çarşamba, Nisan 06, 2016

Tango İstanbul - Esmahan Aykol

Sadece şu minik masanın üzerindeki karışıklığa bakarak bile evimizin ne durumda olduğunu hayal edebilirsiniz diye tahmin ediyorum. Annemi tekrar bize davet etmeyi düşünüyorum, Mert çok ayıp olur diyor ahahah. Her ne ise, bunları boşverelim.

Kısmetse Olur izlemeye devam ettiğim şu günlerde, kitap okumaya da devam ediyorum. Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni bir türlü yazamadım çünkü modum düşükken yazmak istemedim. Uyuyan Adam'ı yazamadım çünkü beni feci halde dağıttı. (Burdan Zihin'e bir selam çakıyorum.) Ardından hemen kafa yormayacak bir kitaba sarılayım dedim ve bir sahaf alış verişi sırasında sipariş verdiğim Tango İstanbul'a başladım. Ben Nadir Kitap'tan sipariş ettim, basılıyor mu hâlâ yoksa bulunmuyor mu en ufak fikrim yok. Sadece konusu hoşuma gittiği için ve okuma şenliğinde birden fazla kategoriye uyabilecek bir kitap olduğu için almıştım zaten.

Kati, Alman ama İstanbullu bir kadın. Senelerdir Türkiye'de yaşıyor, burada, İstanbul'un güzel semtlerinden birinde, yalnızca polisiye romanlar satan bir kitapçısı var. Kitapçıyı beraber işlettikleri, aynı zamanda ev arkadaşı olan Fofo sevgilisinden ayrılmış ve ayrılık acısı ile ne yapacağını şaşırmış. Bir gün Kati'yi kolundan tutup bir falcıya sürüklüyor, falcı fincanda ölüm görüyor, aynı günlerde Kati'nin dükkanında çalışan Pelin'in bir arkadaşı hastaneye kaldırılıyor.

Gencecik bir kadının şaibeli bir şekilde yoğun bakımda yatması, meraklı Kati'yi harekete geçiriyor ve bu işin altında neler yattığını anlamak için kolları sıvıyor. Size kısaca böyle özetleyebilirim.

Ama kitapla ilgili kafam hayli karışık. Haksızlık etmek istemiyorum ama üzerine düşününce "vasat"tan başka bir şey söylemek gelmiyor içimden. Akıcı mıydı? Evet akıcıydı. Keyifli miydi? Evet keyifliydi. Yer yer saçma sapandı ama genele bakarsak mantık sınırlarını da çok zorlamamıştı, bu da bir artı ama sanırım Kati'nin sevimsizliğini hiçbir şey aşamıyor.

Hayır yani bu kadar mızmız ve kaprisli bir kadın görmüş olamam herhalde. Nefret ederim manasız kapristen. Sen hem hiç tanımadığın bir kadının hayatına burnunu sok, evine gir, eşyalarını kurcala, "ay bu genç yaşında nasıl bunca parası var ayol" sorusunu cevaplamak için yapmadığın kalmasın, hem insanlara emirler yağdır, yorgunluktan sızlan, oturup huzurla kitap okumayı özlediğinden dert yan, yataktan kalkmak istemiyorum diye mızmızlan. E pes! Kimse senden böyle bir şey istemedi?

Bir de yazar bütün markalardan reklam teklifi mi almış anlamadım. Çantası şu marka, ruju bu marka, telefonu şu marka, ayh çoğunu da bilmiyorum. Benim için bir anlam da ifade etmiyor. Hepsi pahalı markalar de kurtul, ne bileyim.

Dediğim gibi, ne sevdim, ne sevmedim. Karşıma bir daha serinin başka bir kitabı çıkarsa okurum, çıkmazsa hiç peşine düşemem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder