Pazartesi, Mart 28, 2016

Otostopçunun Galaksi Rehberi ~ Douglas Adams

246 sayfa
Ford ilk başlarda bu tuhaf davranışa bir açıklama getirmek için bir kuram geliştirmişti. İnsanlar dudaklarını devamlı çalıştırmazlarsa, diye düşünmüştü, belki ağızlarını bir daha hareket ettiremiyorlardır. Birkaç ay süren dikkatli bir inceleme ve gözlem sonucunda bu kuramı bir başkasıyla değiştirdi. İnsanlar dudaklarını devamlı çalıştırmazlarsa, diye düşündü, beyinleri çalışmaya başlıyor. (sf.61)

"Evet" diye Arthur'u onayladı, "ışık yok." Arthur'a biraz fıstık yedirdi. "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. 
"Askeri bir akademi gibi" dedi Arthur, "parçalarım tek tek mezun oluyorlar." (sf.61)

"Çok etkileyici bir adam" diye konuştu. "Keşke bir kızım olsaydı da bunlardan biriyle evlenmesini yasaklayabilseydim..."
"Böyle  bir şey yapmana gerek kalmazdı" dedi Ford. "Onların cinsel çekicilikleri ancak bir trafik kazasınınki kadardır." (sf.72)

"Hayat" dedi Marvin, "bana hayattan bahsetmeyin." (sf.109)

Marvin kapıya soğuk bir nefretle bakarken, mantık devreleri tiksintiyle çatırdadı ve kapıya fiziksel şiddet uygulama düşüncesiyle tıkırdadı. Bazı başka devreler, Neden kardeşim? Ne gereği var? Hiçbir şey karışmaya değmez, diye araya girdi. Başka devreler de kapının ve insansıların beyin hücrelerinin moleküler bileşenlerini çözümleyerek eğlendiler. Son olarak da iş olsun diye çevrelerindeki küçük odanın ne kadar hidrojen yaydığını çabucak ölçtüler ve ardından can sıkıntısı içinde yeniden kapandılar. Onlara doğru dönerken robotun bedeni bir umutsuzluk kasılmasıyla titredi. 
"Haydi" dedi monoton sesiyle, "sizi köprüye götürme emri aldım. İşte buradayım! Gezegen büyüklüğünde bir beynim var ve benden istedikleri şey, sizi köprüye kadar götürmem. Buna iş memnuniyeti denebilir mi? Ben demem." (sf.112)

Olayların her zaman göründüğü gibi olmadığı önemli ve yaygın bir gerçektir. Örneğin Yerküre gezegeninde, insanoğlu başardığı onca şeye dayanarak -tekerlek, New York,savaşlar vs.- her zaman yunuslardan daha zeki olduğunu varsaymıştır ve bütün bunlar gerçekleşirken yunusların tek yaptığı suda oradan oraya atlayarak eğlenmek olmuştu. Ama öte yandan yunuslar da her zaman için insanoğlundan çok daha zeki olduklarına inanmıştı -hem de tam olarak aynı nedenler yüzünden. (sf.181)

Fare dediğiniz bu yaratıklar, göründükleri gibi değildir. Hiperzeki, tüm boyutlara hakim, engin varlıkların bizim boyutumuzdaki uzantısıdır. Peynir ve çıkardıkları tiz viyaklamalar yalnızca bir paravandır. (sf.189)

Dikkatsizce söylenen sözlerin hayatlara mal olduğu hiç şüphesiz iyi bilinie; ama sorunun gerçek boyutu her zaman tam olarak anlaşılamaz. (sf.222)

"Bir başka deyişle" dedi Benjy, küçük ve garip aracını Arthur'a yönelterek, "sorunun yapısının beyin yapına kodlanmış olma olasılığı çok yüksek -bu yüzden onu satın almak istiyoruz."
"Neyi, soruyu mu?" dedi Arthur.
"Evet" dedi Ford ve Trillian.
"Çok para karşılığında" dedi Zaphod.
"Hayır, hayır" dedi Frankie,"satın almak istediğimiz şey sadece beynin." 
"Ne!"
"Bu fırsatı kim kaçırırdı ki?" diye sordu Benjy.
"Beynini elektronik olarak okuyabileceğinizi söylemiştiniz sanırım" diye itiraz etti Ford.
"Şey evet" dedi Frankie, "ama ilk önce beyni dışarı çıkarmamız gerekiyor. Hazırlanması gerek."
"İşleme tabi tutulmalı" dedi Benjy.
"Küp küp doğranmalı."
"Ben almayayım" diye bağırdı Arthur, sandalyesini devirip dehşet içinde masadan uzaklaşırken. 
"Eğer bu sizin için önemliyse" dedi Benjy, makul bir şey söylemiş gibi, "yerine her zaman yenisi koyulabilir."
"Evet, elektronik bir beyin" dedi Frankie, "basit bir tane yeterli olacaktır" dedi Frankie.
"Basit bir taneymiş!" diye feryat etti Arthur.
"Evet" dedi Zaphod yüzünde aniden beliren şeytani bir sırıtmayla, "onu yalnızca Ne? Anlamadım ve Çay nerede? demeye programlamanız yeter- kimse farkı anlayamaz."
"Ne?" diye haykırdı Arthur daha da gerileyerek. 
"Bakın, gördünüz mü?" dedi Zaphod ve Trillian'ın o anda yaptığı bir şey yüzünden acıyla uludu. (sf.229)

"Marvin!" diye haykırdı. "Ne yapıyorsun sen?"
"Kendini sakın benim farkıma varmak zorundaymış gibi hissetme, lütfen" dedi robot boğuk bir sesle.
"Peki, ama nasılsın metal adam?" dedi Ford.
"Büyük bir bunalımdayım."
"Neden?"
"Bilmiyorum ki" dedi Marvin, "orada hiç bulunmadım."
"Neden" dedi Ford, onun yanına çömelip soğuktan titreyerek, sonra "neden yerde yüzüstü yatıyorsun?" diye ekledi.
"Bu çok etkili bir perişan olma yöntemi" dedi Marvin. "Benimle konuşmak istiyormuşsun gibi davranma, benden nefret ettiğini biliyorum."
"Hayır, etmiyorum."
"Evet ediyorsun, herkes eder.Bu Evrenin bir parçası. Birinin benden nefret etmeye başlaması için onunla konuşmam yeterli. Robotlar bile nefret eder benden. Eğer beni görmezden gelirsen, sanırım buradan çekip gidebilirim."
Ayağa kalktı ve azimle diğer yöne döndü. 
"Bu gemi benden nefret etti" dedi hüzünlü bir sesle, polis gemisini işaret ederek. 
"Bu gemi mi?" dedi Ford ani bir heyecanla. "Ona ne oldu? Biliyor musun?"
"Benden nefret etti; çünkü onunla konuştum."
"Onunla konuştun mu?" dedi Ford bağırarak. "Onunla konuştum da ne demek oluyor?"
"Basit. Çok sıkıldım ve bunaldım. Gidip kendimi onun dışındaki bilgisayar girişine bağladım. Sonra bilgisayarla uzun uzun konuştum, ona kendi Evren görüşümü anlattım." dedi Marvin.
"Sonra ne oldu?" diye üsteledi Ford.
"İntihar etti" dedi Marvin ve huysuz huysuz yürüyerek Altın Kalp'e döndü. (sf.242)

2 yorum: