Çarşamba, Ocak 20, 2016

Yıldız Tozu ~ Neil Gaiman


"Elbette sahibidir," dedi ses. "Sahip olmak zor değildir bir şeye. Ya da her şeye. Sadece onun sana ait olduğunu bilmen ve sonrasında onu kendi haline bırakmaya razı olman gerekir."

Neil Gaiman ile, 2013 yılında Yokyer kitabı ile tanıştım. Şimdi geriye dönüp bakınca kitap hakkında söyleyecek çok fazla şey bulamasam da, okurken hayli keyif almışım beklediğim kadar da keyif alamamışım. Hatırlıyorum, hayli kasvetli bir okuma olmuştu. Keyifli bir metin okuduğumu biliyordum ama tadını çıkaramıyordum gerçekten. Belki de bu negatif duyguların etkisiyle biraz uzak durdum Neil Gaiman'dan. Yıldız Tozu'nu da teee o zamanlar gözüme kestirmiştim aslında ama almak ve okumak bu zamanı buldu. 

Yıldız Tozu nasıldı pekii? Yokyer'e nazaran çok daha umutlu ve aydınlık bir hikâyeydi. Pırıl pırıl bir dünyada, güzel ormanlarda, hatta bulutların üzerinde geçiyordu. Başta çekici ve hızlıydı sonra ben duraladım, sıkıldım, araya başka kitaplar soktum. Dün gece elime aldım tekrar kitabı ve kalan 140 sayfayı bir çırpıda okuyuverdim. Dolayısıyla aslında bu kitap 19 gün elimde sürünmüş olsa da, iki günde bitmiş gibi hissediyorum.

Bir başkası yazsa -dolayısıyla bir başka şekilde yazmış olacaktı- zorlama ve acemice bulabilirsiniz bu kitabı. Neil Gaiman, nasıl başardıysa böyle absürdlüklerle dolu olmasına rağmen hiç de o kadar absürd gelmiyor aslında kitap. 

Çayırların çimenlerin arasında bir kasaba vardır, Duvar denir buraya. Kasabada küçük bir halk yaşar, bu insanların kasabayı çevreleyen duvardaki gedikten dışarıya çıkmaları yasaktır. Bu yüzden ahaliden iki kişi, dönüşümlü olarak nöbet tutar. Burası diğerlerinin de girmek istemediği bir yer olduğu için, çok gelen gideni de olmaz. Belirli aralıklarla yapılan panayırlar bu durumun tek istisnasıdır. Bu panayırlarda, dünyanın dört bir yanından gelen satıcılar çeşit çeşit şey satarlar. İçkiler, tılsımlar, iksirler ve akla hayala gelmeyecek bir sürü şey. Bu kasabada yaşayan bir delikanlının, sevdiği kıza hediye etmek üzere camdan yapılma bir çiçek almak için bir cadının tezgahına yanaşması ile başlar hikâye. Tezgahta güzeller güzeli bir peri kızı durmaktadır ve bu kız cadıya tılsımlı, gümüş bir zincirle bağlıdır. Bazı koşullar yerine gelene kadar da bu kölelikten kurtulmasının imkanı yoktur. Ne var ki peri kızının gönlü bu delikanlıya kayar, delikanlınınki de peri kızına ve bir gece birlikte olurlar. Daha sonra peri kızı, cadıyla birlikte kasabayı terketmek zorunda kalır, delikanlı da nişanlandığı genç kız ile evlenir. 

Bir yıl sonra -sanırım bir yıl- kapılarında bir bebek bulurlar, Tristran Thorn. Bebeği büyütürler, ve bu sırada da ona gerçeği anlatmazlar. Bayan Thorn'u kendi annesi olarak bilir Tristran ve 18 yaşına geldiğinde o da gönlünü bir güzele kaptırır. Tristran kıza aşkını itiraf ederken bir yıldız kayar. Kendisini hayallere kaptırmış, heyecanla konuşan Tristran, eğer isterse ona gökten yıldızları bile getireceğini söyler, yeter ki kendisine bir öpücük versin. Kız ciddiye almaz Tristran'ı ve kendisine az önce kayan yıldızı getirirse ona her ne istiyorsa vereceğini söyler. Ne var ki bizim delişmen oğlan, söylediklerinde son derece ciddidir. Evine döner, hazırlıklarını yapar ve kasabayı terk eder.

Aldığı bir takım yardımların da neticesinde, kayıp giden yıldızı bulmayı başarır ve şaşkınlıkla bu yıldızın, ışıl ışıl bir genç kız olduğunu fark eder. Genç kız gökyüzünden düştüğünde bacağını kırmıştır ve bir ağacın altında yapmaktadır. Bir zamanlar annesini bağlayan türden bir gümüş zincirle o da yıldızı kendisine zincirler. 

Fakat kayıp giden güzel bir yıldızın peşine düşen, yalnızca toy ve aptal bir oğlan değildir. Aynı zamanda uzak diyarlarda bir kral ölmüş yatmaktadır ve türlü entrikalarla tahtı elde etmeye çalışan altı genç oğul (ki bunlardan üçü hayalettir, zira  son derece ölüdürler) kralın başında beklemektedir. Bir sonraki kralın Kralın Erki dedikleri bir topuza, sembole sahip olması gerekmektedir kral olabilmek için ve bu da kayan yıldızdadır. Üç oğul da yıldızın peşine düşmüştür yani anlayacağınız.

Fakat kayıp giden güzel bir yıldızın peşine düşen, yalnızca kral olmak isteyen üç delikanlı da değildir, aynı zamanda Limlimler denen ve gençlik ve güzellik peşinde dolaşan üç kötü yürekli cadı da yıldızın genç ve güzel kalbinin peşindedir ki bu kalpten gençlik ve güzellik damıtacaklardır. Böylece Tristran hiç beklemediği, hayli tehlikeyle dolu bir maceraya sürüklenir. Yıldızı korumak adına ölümlerden döner ve nihayetinde onu kasabasına götürmeyi başarır. 

Size daha fazla anlatmayacağım kitabı, kendiniz okursanız bu macerayı daha keyifli yaşayabilirsiniz. İşte düşen bir yıldızın peşinde Tristran'la bir oraya bir buraya sürüklendiğiniz bir macera bu. Bir çırpıda okuyabileceğiniz güzel bir peri masalı. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder