Perşembe, Ocak 28, 2016

Yeraltısakinleri ~ Jack Kerouac

144 sayfa

kendi yılgın yüzümü ve sözümona aşkımın yola yıkılıverdiğini görüyorum; fena, çok fena çünkü eskiden sıcacık koltuklara yıkılıvermek vardı, aya bakıp hüzünlenmek vardı (gerçi bu gece hasat dolunayının büyük gecesi); çünkü o zamanlar, eskiden, bir de büyük bir yazarın, bir Luther'in, bir Wagner'in yapması gerektiği gibi dünya çapında bir aşka geri dönme ihtiyacımı tanıyan, gören, kabul eden biri vardı; şimdiyse büyüklüğe dair bu sıcak düşünce rüzgârda bir koca ürperti... büyüklük de ölür zira -ah, hem kim söyledi ki büyük olduğumu- ve insanın büyük bir yazar olduğunu varsaysak bile, mesela bana yastık olan bu gecede gizli bir Shakespeare... öyle bile olsa, bir Baudelarie şiiri şairin acısına değmez. (Sonunda bana, "Mutlu adamı, bize bıraktığı mutsuz şiirlere yeğlerdim" diyen de Mardou oldu ve onunla aynı fikirdeyim. (sf.20)

Ne var ki bu itirafta en içte olup bitenlere ihanet edemem, uyluklara, uylukların barındırdıklarına. Öyleyse yazmak diye? Uyluklar özü barındırır ve benim orada kalmam gerekiyorduysa da, oradan gelmiş ve sonunda oraya dönecek olsam da, bir koşu gidip bir şey inşa etmek ve daha çok inşa etmek zorundayım... hiç uğruna... Baudelaire şiirleri uğruna... (sf.29)

"Kararımı vermiştim, sanki bir yapı dikmiştim; ama yapamıyorum..." Yeni bir başlangıç yapmak, yağmurda sıfırdan, etten başlamak: "Neden incitmek istesinler benim küçücük yüreğimi, ayaklarımı, küçücük ellerimi, beni saran tenimi; hem Tanrı da benim İçeride ve sıcacık olmamı istiyor; ayak parmaklarım da. Tanrı niçin her şeyi böylesine çürümeye, ölmeye, incinmeye müsait yaptı ve farkına varıp haykırmamı niçin istiyor? Neden bu vahşi toprak ve çıplak bedenler ve kırılmalar? Yaradan tatmin olduğunda, babam çığlık attığında, annem düş kurduğunda ben titredim. Küçükken başladım, büyüdüm şiştim ve şimdi kocamanım ve bir kez daha, olsa olsa ağlayıp korkan çıplak bir çocuğum. (sf.40)

"Ilıcık parlayan güneş, çiçekler... yolda yürüyor ve düşünüyordum: 'Neden geçmişte canımın sıkılmasına izin verdim ki? Neden bunu kafayı kırarak, sarhoş olarak, öfke krizleriyle ya da herkesin çevirdiği o numaralarla telafi etmeye çalıştım ki? Bunları yapıyoruz çünkü orada olana dair berrak bir kavrayış dışında her şeyi istiyoruz; ne de olsa diğeri çok şey demek. (sf.49)

Onu ilk gördüğümde ansızın, "Kız kardeşim!" diye düşünmüştüm. (sf.72)

bir adam ahmaklık edip bir kadının sınırını zorlayabilir ve 19. yüzyıla yaraşır patron tipi hâkimiyetini sonuna kadar kurabilir ama bütün kozlar oynandığında bunun ona bir faydası olmayacaktır. Yitirişin -gelecekteki yengisi ve kuvveti gözlerinde gizli- hatunu kayıplarını telafi eder; erkeğin dudaklarından ise "elbette sevgilim"den başka bir şey duymayız. (sf.83)

Zaten, her aşk öyküsünde, ilk hafta öylesine derin mi derindir ki önceki tüm dünyalardan vazgeçilebilir; ama (gizem ve gururun) enerjisi sönmeye yüz tuttuğunda, aklıselimin, esenliğin, sağduyunun ve benzerlerinin yaşlı dünyaları da geri döner. (sf.87)

Sanat kısa, hayat uzun. (sf.115)

Hiçbir kadının kötü bir niyeti yoktur. Bu kadarını biliyordum. Kadınlar sizi sevip üzerinize eğilir ve bir kadının sevgisine ihanet edeceğinize kendinizi ayağınızdan vurun daha iyi! (sf.137)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder