Çarşamba, Mayıs 20, 2015

Kâtip Bartleby ~ Herman Melville

Özgün Adı: Bartleby The Scrivener
Çeviren: İlknur Özdemir
Kapak Tasarımı: Yeşim Ercan Aydın
Yayın Yılı: 2.Basım / Ekim 2014
Yayınevi: Kırmızıkedi
Sayfa Sayısı: 75

ARKA KAPAK:

"Yapmamayı tercih ederim."
On dokuzuncu yüzyıl ortalarında, Wall Street'teki bir mühürdarlık bürosunda çalışan az rastlanır kişilikteki bir kâtibin ağzından çıkan ve onun hayat felsefesini dile getiren bu ünlü cümle, o günden beri tekrarlanıp duruyor.

Kâtip Bartleby, kendisine verilen görevleri yapmamayı tercih ettiğini söyleyerek çalışmanın sınırlarını pasif direnişle çizen bir öncü. İşini son derece kusursuz yapsa da günün birinde 'çalışmamayı tercih eden' Bartleby, mühürdarlık bürosunun sahibi avukatın ağzından anlatılıyor. Kâtibinin inadıyla başa çıkamayan avukat, kapitalizmin kalesinde, devasa binaların duvarlarına bakan masasında, sadece çalışmayı değil yaşamayı da durduran, hiçbir işe yaramayan bu adamdan kurtulmak ister, sonunda akıl ve mantık dışı bir çözüme yönelir. Bartleby'nin hikâyesi,bireyin toplum kurallarına karşı tavrını yansıttığı kadar özgür irade ve determinizm konularına da bir parantez açıyor. Kendini dünyadan soyutlayan, özgürlüğünden taviz vermeyen Bartleby canının istemediği hiçbir şeyi yapmazken kâtibinin çalışmaması karşısında ona hem acıyan hem de öfkelenen avukatın bu direnişe gerekli tepkiyi göstermemesi şaşırtıcı ve düşündürücü.

Kafka'dan Albert Camus'ye kadar önemli yazarlara esin kaynağı olan Kâtip Bartleby, absürd edebiyatın öncülerinden ve Amerikan edebiyatının kült yapıtlarından.

  • Beklenmedik ve tam anlamıyla akıl almaz bir biçimde gözü korkan bir insanın, en temel inancının bile sarsılması sık görülen bir şeydir. Şaşılacak bir şey ama, adaletin ve sağduyunun tamamıyla öbür tarafın lehine işlediğinden kuşku duymaya başlar adeta. Dolayısıyla, yanında konuyla ilgisiz insanlar varsa, kendi bocalayan zihnine destek olsunlar diye onlardan medet umar. (sf.24)
  • Azimli bir insanı pasif direniş kadar çileden çıkartan bir şey yoktur. Direnilen kişi acımasız değilse, direnen kişinin pasifliğinin de bir zararı dokunmuyorsa, o zaman direnilen kişi, iyi günündeyse, sağduyusuyla çözemediği şeylerin üstesinden hayal gücünü şefkatle kullanarak gelmeye çalışacaktır. (sf.27)
  • Sefaleti düşünmenin ya da görmenin bir noktaya kadar içimizde şefkat uyandırması hem çok doğru hem de çok korkunçtur; ama bazı özel durumlarda, o noktanın ötesine geçemez duygularımız. Bunun tek suçlusunun insan ruhunda doğuştan bulunan bencillik olduğunu düşünürseniz yanılırsınız. Bunun nedeni, aşırı ve yapısal hastalıkları iyileştirme konusunda duyulan umutsuzluktur. Duyarlı biri için, acıma ile acı çoğunlukla aynı şeydir.Ve sonunda böyle bir acımanın yardıma yeterli olmayacağı anlaşıldığında sağduyu ruhun ondan kurtulmasını ister. O sabah gördüklerim, kâtibin doğuştan gelen, onulmaz bir rahatsızlığın kurbanı olduğuna inandırdı beni. Onun bedenine yardım edebilirdim; ama ona acı veren bedeni değildi; acı çeken ruhuydu ve ben onun ruhuna ulaşamazdım. (sf.39)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder